Burcu ve GÜNEŞ'in sıcacık doğum hikayesi
İşte size müdahalesiz, suni sancısız, yönlendirmesiz doğal doğum hikayesi…
İkinci
hamileliğim başından beri ilkinden çok farklıydı. Bulantılarım az, buna karşın
burun kanamalarım çok yoğun, iştahımın az olduğu, bazı yiyeceklerden tamamen
tiksinme noktasına varan uzaklaşmalarım ve demir eksikliği yaşadığım bir
süreçti. Hamileliğimi 3 farklı şehirde, 3 farklı iklimde geçirdiğimden
bebeğimin adaptasyonu güçlü oldu diye düşünüyorum çünkü bir sıcak, bir serin, bir nemli, bir kuru hava derken sadece
bir kez bağışıklığım düştü, nihayetinde sorunsuz bir hamilelik geçirdim
diyebilirim.
İkili testi
atlayıp , dörtlü test yaptırdım. Şeker yüklemesine hiç girmedim. Toplamda 7
farklı doktora göründüm seyahatlarden dolayı ancak başından beri doğumuma girecek
doktorun Dr. Esra Çebi olmasını istedim. Öyle de oldu J
İlk
hamileliğimde “ANNE BABA OKULU”’na , “GEBELİK EĞİTİMİ’ne, “HAMİLE YOGASI”na
gitmiş, günlerce alışveriş yapmış,
kitaplarca okumuştum. Doğuma 10 gün kalana dek çalışsam da sağlam organize
olmuş, bebek ikramlarını da kendim yapmıştım. Nasıl bir özen, titizlik ve merak…Bu
kez deneyimli olmanın meyvelerini yedim tabiî ki. Bir kere daha korkusuz ve
pratik oluyorsun. İlk hamileliğimde uçağa dahi binmekten korkmuşken bu kez 37. haftada
dek 2 haftada bir uçtum neredeyse. Üniversiteye devam ettim. Yeni bir işe
başladım. Bir yandan 4 yaşındaki kızıma baktım. Hareketli ve yoğun geçen
günlere yurtdışı seyahatleri ekledim, hem de arabayla…Yani bu hamilelik nasıl
geçti aslında pek de anlamadım.
Kızımdan
kalan bir çok eşyayı değerlendirdim, bebeğime birkaç hediye anneannesi aldığı
için alışveriş konusunu kapattım. Sadece temel ihtiyaçları giderdim. Süs püs
işine girmeye gerek görmedim çünkü ben de evdeki tüm o ıvır zıvırları çöp olarak gördüğümden kimsenin çöpüne çalışmak
istemedim. Bunlar yerine Doğum’a odaklandım. İlk doğumumda tecrübesizlikten konsantre
olamadığım anları tekrarlamamak için sakin, dingin bir doğum ve bebeğimle
huzurlu bir tanışma anı yaratmak için çabaladım. Eşimin de desteği ile her şey hayal
ettiğimden dahi keyifli oldu.
13 Mart Salı
günü saat 11:00 gibi nişanım geldi, kadınlar ne olduğunu çok iyi bilir ki ben
erkekler de bilir sanmıştım. Eşime sürekli sancım tuttu şakaları yaptığım için
bu defa telaşlandırmadan söyleyeyim diye saat 14:30 da kendisine mesaj atıp “Nişanım
geldi” yazdım. Bu bir NST’ye bağlanıp gelsek mi tadında bir mesajdı ama eşim
anlamamış, işine devam etmiş. Ben de arayıp illaki hastaneye gidelim demedim
çünkü sancım henüz başlamamıştı. Hafif bir ağrı vardı sadece. O yüzden galeyana
gelmedik, panik yapmadık. Hatta aşırı rahat davrandık ki gece o yeğenleriyle
sinemaya gitti ben de annemle dizi izledim , ananas yedim. (Ananas sancı
başlatır. Ve hurma)
Eşim eve 00:00 gibi geldi ben yarı uyur vaziyette
yatakta dönmeye devam ediyordum. Saat 03:30’da şiddetli bir sancıyla uyandım.
Nişan gelmesinin üstünden 13 saat geçmişti. Lavaboya gidince durumu anladım
tabi, sabah hastanede olmalıydık mutlaka. Eşimi uyandırdım ama baktım sancılar
henüz düzenli değil geri yatırdım. Bizim evden Fatih’e doğru sağlam bir trafik
olduğundan saat 6 gibi çıkarız diye düşündüm Bu arada eşyaları hazırladım kapının
önüne koydum. Kızımı öptüm kokladım. Biraz daha kestireyim dedim bu defa karnım
acıktı. Derken midem bulandı. Bir posta çıkardım (bu da doğum belirtisiymiş
aklınızda olsun). Derken saat 05:30 oldu eşim uyandı , hazırlandı derken annemi uyandırdım. Helallik
istedim. Bir yandan Meryem ve İnşirah surelerini okuya okuya karanlıkta yola
çıktık. İnanılmaz keyifliydik, büyük kızım için yolda videolar çektik. Sancım
gelince birlikte bağırdık derken Fatih’e geldik. Yalnız bu açlıkla hayatta
hastaneye gitmem dedim ve eşim beni şahane bir kahvaltıya götürdü. Sancılar 10
dakikada bire düşmüştü bu arada. Biraz “ah” layarak da olsa bir güzel
kahvaltımı yapıp enerji topladım. Muhakkak hafif de olsa birşeyler yemek
gerekiyor , doğum için güç lazım.
Bu arada
doktorum saat 09:30 da gelecekti, saat 08:30’da ebe NST’ye bağladı, gerekli
muayeneyi yaptı, açılmamın 3 santim olduğunu söyledi sonra da beni saldı :”Git
karşıdaki parkta yürü sen” dedi. Benim doğumlarım çok hızlı olduğundan başıma
gelecekleri az çok tahmin ettim. Sancılar artacaktı çok uzun sürmeyecekti bu
yüzden keyfimin kahyası ne isterse onu yaptım. Güzel bir kahve içelim dedim
eşime. Kahve içmeye gittik yalnız ben bir kahve içip canlanıyorum, sancı
gelince eşimin kucağına devriliyorum şeklinde 1 saat oyalandık. Bu arada
kimseye haber vermedik. Sadece eşim ve ben hastaneye yeniden geçtik.
Doktorum
sancın az olsa da bebiş kafasını sağlam dayamış sen doğumhaneye çık deyince
saat 10:30’da doğumistan’a giriş yaptık.
İçgüdüsel
doğum kitabım, Niyet Defterim elimde bana gösterilen yere geçtim. Güneşli
sıcacık bir İstanbul sabahı, mis gibi bahar havası odamıza doldu. Eşim de sakince
yanımda satranç oynamaya başladı. Kendi halimizde takılırken arada ebeler
geliyor belli rutinleri yaptıktan sonra serbest gezen tavuklar gibi beni
salıyorlardı. (Tavuklardan öğrenecek çok şey varJ)
Balkonumdan
Ada’lar görünüyor, deniz havası, Fatih’in tarihi silueti, masal gibi bir gün
derken “küüüüüüüt” diye bir sancı belime vuruyor, eşim masajla ellerimi
tutmayla destek oluyor, sonra yine dalga geçiyor ve dinginliğime geri
dönüyordum.
Bu arada
Şahane iki ebem vardı. Özellikle Ülkü ebe, annemin parfümünü sıkmış hayatım
boyunca minnettar kalacağım bir şefkatle “hadi Burciciğim, çok iyi gidiyorsun”
deyip bana moral veriyordu. (kendisi
göçmen tabiî ki)
Saat 11:30
oldu,
Sancılar
hala düzensiz, ben sürekli yürüyorum ancak en çok yatağın kenarına tutunup
çömelir vaziyette durunca rahat ediyorum. Eşim hala yanımda, bu defa çantalarım
da gelmiş. Doğum bugün olacak belli, ama ne zaman???
Saat 12:00
Sancılar
düzene girdi, artık ne zaman geleceğini sayarak bilebiliyorum. Sörf yapar gibi
dalgaların üzerinden geçebiliyorum. Yine de arada içim sızlıyor ,ağlamak
tutuyor. Annemi düşünüyorum, kızımı düşünüyorum. İkisi beraber olunca içim
rahatlıyor. Yine de Aylin’i çok özlüyorum. Eşim kızımın videolarını açıyor
sancı gelince onları izliyorum. Bu dakikalar biraz gözyaşlı.
Saat 12:30
Doktorum
geliyor, nasıl gidiyor diyor. Bakıyor daha
suyum gelmemiş, bebek kafayı dayamış, açılma 5-6 cm, ben yemeğe gitsem
mi, acil bişey olur mu ki diyor. Benim yanımda değiller ama hepsini duyuyorum.
Nasıl susuyorum nasıl içim yanıyor. Eşim pamukla dudaklarımı siliyor. Artık
sancıları öyle öğrendiğim bilgilerle karşılayamayacak duruma geliyorum. Eşim
sadece dua ediyor yanımda.
Saat 13:00
Artık
sancılarla baş etmem, beynimi kullanmam çok zor. Doğumhanede benden başka gebe
olmamasının da ayrıcalığıyla basıyorum çığlığı. Bir kurt gibi uluyorum sanki 7
cm oldu. Oktay’ı hemen dışarı yolluyorum. Kimseyi istemiyorum. Utanma ya da
korkma değil. Yalnız kalmak, sadece bedenime verilen görevi tamamlamak istiyorum.
Artık yatağa geçme vakti..
Saat 13:15
civarı
Ebelerim
başımda artık kendi sesime tahammülüm yok, onlar da öyle anlayışlılar ki, şimdi
bağırmayacaksın da ne zaman bağıracaksın, burası doğumhane burada her şey serbest
diyorlar. Doktorumu çağırıyorlar. Esra küfür serbest diyor. J Küfürlerimi edip sancıyı geçtikten
sonra nedense aklıma ulvi görevim geliyor. Başlıyorum bebiş isteyenlere dualara,
derken doğum yapılan makasta buluyorum kendimi. Tam bir dişi güçle, doktorum, 2
ebem, Ysrdımcı abla ile tek bir uzun avazda bitiyor her şey.
Saat:13:20
GÜNEŞ DOĞDU!!.
Güneş’in
böyle hızlı, kolay ve tek nefeste doğduğuna inanamıyorum. Ağlayamıyorum bile
Esra hemen kucağıma veriyor. Emmeye hazır. Bir de nasıl tertemiz duştan çıkmış
gibiJ
Göbeğini
hemen kesmiyor, her ritüeli yapıyoruz. O kan ter halinde fotolarımızı bile
doktorum çekiyor. Bana suni sancı vermediği için minnet duyuyorum Doktoruma.
Ufak tefek rötuşları hallediyor. Bebiş 3600 gr, 52 cm. Sağlık kontrolüne
gidiyor ben biraz olsun ona doyduktan sonra. Bizim kızlar başlıyor kaynatmaya.
İstanbul’dan kaçıp Ege ‘ye yerleşmeye geliyor konu ben dinlenirken. Tıp Bayramınız bir kez daha kutlu olsun
diyorum hepsine. Bugün özel bir gün . Einstein de bugün doğmuş ve Pİ günü!
Odama indiğimde
eşim karşılıyor beni, tabii duygusal anlar…
Bebeğim öyle
güzel ki, siyah saçlı, uzun boylu, çok ince çok zarif elleri ayakları, simsiyah
gözleri, beyaz teni..
Eşim odamızı
düzenliyor, ben toparlanıyorum, giyiniyorum. Hastane ekibi tebriğe geliyor,
hepsi “Kahraman Anne “ diyor. O gün doğan 4 bebekten tek normal doğum Güneş
olmuş. Kısmet diyorum.
İlk
doğumumda saf bir cesaretim vardı. Herşey edebine adabına uygun olsun
derdindeydim. Yalnız ikinci doğumlarda tecrübeli olmak biraz korku
salabiliyormuş. Bende böyle bir durum olmuştu.
AB RH- olmam, kan ihtiyacı halinde bulunamaması gibi durumlar beni
endişelendirmişti. Çok ama çok şükür ki hiçbir komplikasyon olmadı. Hayalimden
dahi kolay ve hızlı bir doğum oldu. Evet sancılara dayanmak zordu, Fatih’teki
surlar dahi titredi diyorum hep sesimle ama toplamda 3 saat dahi sürmedi.
Bebeğin doğum esnasında güçlenen bağışıklığı, oksitosin hormonu, sütün hemen
gelmesi daha birçok yararı için değerdi.
Doğumla
ilgili duygularımı anlamaya çalışırken Aidin Salih, İçgüsel doğum, Var Olmanın
Gücü kitaplarından ve NLP/ EFT tekniklerinden yararlandım. Yaratıcı imgeleme
yapmaya beni teşvik edenlere minnettar kaldım.
Beynimi
ekarte etmek en zorlandığım kısımdı bu yüzden kendimi bırakmakta çok
zorlanıyordum. Bazen hiçbir şey yapmadan durmak çok zordur. Ama asıl yapılması
gereken de hiçbir şey yapmamaktır. Bu konuda da doğadan ilham aldım:
Tavuklardan!
Kuluçkaya
yatan tavuklar nasıl cam silmeden, telefonla konuşmadan, endişe ortamı
yaratmadan duruyorsa, ben de bebeğin beklenen doğum tarihi 5 gün geçse de,
hastaneye giderken bu şekilde durmaya çalıştım. Aynen bir tavuk gibi.:)
Ayrıca Aylin’imizin
yaptığı resimlerle süslediğimiz kapımız, Lohusa şerbetiyle Baileys karıştırıp
ağrı kesici niyetiyle hüpletmemiz, saatlerce bebişi izleyip iyice inceledikten
sonra yani hevesimizi doya doya aldıktan sonra ailemizi davet etmemiz, Aylin’in
kardeşini ilk gördüğü an..Annemin saçlarımı okşayan eli, bebeğin herkesin
suratını tek tek incelemesi o günden hafızamda kalan görüntüler.
40. haftada
dünyaya gelen Güneş’im bugün 15 günlük.
İz bırakan
karakteristik özellikleri var. İnanılmaz saygı duyduğumuz bir insan .
Öncelikle bana, hanemize ve çevremize çok şans ve aydınlık getirdi.
Doğum anında
yanınızda kimler olduğu, doğum anınızda annenizin neler hissettiği, o anki
gökyüzünün konumu dahi kaderinizi etkileyebiliyor.
Niyetlerimiz
hep güzeldi, daha da güzeli olsun.
Tesadüfen uzay temalı önlükle doğuma giren ay yüzlü doktorumuza, (Stephan
Hawking’e selam)ve Göbek adı Evrim, Güneş Kızım’a bu kadersel tarih uğurlu
olsun.
Müdahalesiz,
korkusuz doğum her annenin hakkı, benimki gibi mutlu doğum hikayeleri dilerim
daim olsun..
Burcu
29 Mart
2018
İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder