10 Adımda Minimalist Tarzda Ev Temizliğim
1.Planlamak: Minimalist temizliğe başlarken, bir
anda yapalım, halledelim bitsin şeklinde kendimi baskı altına almam. Bunun
yerine rahat ve aşamalı adımları olan bir plan uygularım. Minimalist felsefenin
temelinde, zorunlu olan ancak yapmaktan keyif almadığınız işleri zihnin en
verimsiz saatlerine kaydırma ve en çok haz duyduğunuz işleri zihinsel alıcıların
en açık olduğu zamana almanız yatar.
Sabah saatleri, temizlikle harcamak istemeyeceğim kadar
beynime ve yaratıcılığıma değer verdiğim, kafamın en çok çalıştığı saatler. Bu
nedenle sabahları iş yapmamaya dikkat ediyorum. Akşamüstü saatleri, işten
geldiğim saatleri değerlendiriyorum.
2. Harekete geçmek: En isteksiz olduğum zamanda harekete geçmek
için beynimi kandırdığım en büyük silahım kokular. Güzel bir lavanta kolonyası,
gerçek bir gül suyu ile tazelenmek, enerji verir. İşlerimi bitirdikten sonra
yapacağım keyfi tercihlerimi düşünürüm. Görmek istediğim sonuçlara odaklanırım.
3. İş yapış tarzım: Asla bölünmem.En zor işten
başlarım. Mutlaka işitsel bir motivasyon aracı kullanırım. Telefon
görüşmeleriyle, sosyal medya ile yavaşlamam. Zihnimi iki en fazla 3 parçaya
bölerek çalışırım. Bir yandan ocak siliyorsam, mutlaka mutfakta bir program,
belgesel, kaçırdığım bir radyo programı, sesli kitap, müzik, kültür/sanat
programı açıktır.( Eskiden buna haberler de dahildi, şimdi değil. ) Dinlerim. Karnaval
Radyodan 90’lar açar, bir yandan dans edebilirim.
4. Vaktim az ise: Hergün hunharca temizlik yapılır
mı? Peki hergün, hiç birşey yapmadan olur mu? İki olay arasındaki bekleme
zamanlarını kullanırım. Yarım saatten az sürelerde, çanta düzeni, herhangi bir
çekmece elden geçirilmesi, kızımın resim gereçlerini toparlama gibi işleri
kotarırırım.
5. Giysi dolaplarında sadeleşmeye giderken şöyle bir
yöntem kullandım. Tüm askıları ters çevirdim, kullandığım giysiyi yerine düz
astım. Belli aralıklar halinde kontrol ettiğimde, hiç dokunmadığım giysilerimiz
olduğunu saptadım. Bunlara süre verdim. Süresi dolduğunda hala, giyilmemiş
olanı elden çıkardım. Hala da devam ediyorum. Bunu her sezon yapabiliriz.
6. Eşimle
kendi kıyafetlerimi gruplar halinde yerleştiriyorum. Bazıları bunu renklere
göre yapıyor. Kazaklar, Elbiseler, Pantolonları dolabımın dizaynınından dolayı
üstü üste konmak zorunda. Ancak tshirt, bluz gibi parçaları çekmecelere, Maria
Kondo tarzında yerleştiriyorum. Bu hem çok daha fazla alan sağlıyor. Hem de
aradığıma, diğer parçaları bozmadan ulaşabileceğim bir sistem sunuyor.
Şöyle:
Kızımın odasında bu yöntemin hakkını daha çok
verebiliyoruz. Çocuğun kendi düzenine hakim olması ve bağımsızca seçimlerine
ulaşabilmesi güzel bir fırsat.
Ayrıca kızıma aldığım 3 farklı kova ile, aksesuarlarına,
tokalarına, takılarına kolayca ulaşabiliyor.
7. Askılara odaklanmak: Askıdaki her kıyafet
katlanmışlara göre daha zahmetlidir. Ya ütü ister, ya kuru temizleme ister.
Askılara bir de bu gözle bakmak gerekir. Ütü sevmeyen biri daha az ütülenecek kıyafetler
satın almalı, kuru temizleme gibi maliyetleri hesaba katmalı. Aynen benim için
olduğu gibi..
Giyilme sıklığı az olanlar da askıların uzun vadeli
ev sahipleri oluyor. Kiralamak gibi seçenekler düşünülebilir: Nişan Elbisesi,
Tuvaletler, Abiyeler..
Örneğin, Aynı renk gömleklerde küçülmeye
gidilmelidir. 10 tane beyaz gömleği 5’e; 3’e düşürmek sorun çıkarmaz.
Evlendiğimizde, 5 kapılı gardrobun, 3 kapısı sadece
bir mevsim için bana aitti. Sonra eşimin dolabına da askılarımı takmaya
başladım. Ona 1 kapılık bölümü de rahatça kullandırmadım.
Mevsimi olmayan kıyafetlerim Karyola bazasının
altında, ceketlerimiz de evin diğer odasındaki gardroptaydı.
Şimdi: Tüm mevsimlere ait giyisilerim, sadece 3
kapılı dolapta ve ferah şekilde saklanmakta. Eşimin de tüm mevsimlere ait
kıyafetleri kendi dolabında. Ceketlerimizle birlikte. Kıyafetlerimizi başka
yerde saklamıyoruz. Ne diğer odada, ne baza altında.
Sadeleşmenin, küçülmenin hakkını verdik J
8. Bir gün ya da sadece birkaç saat giydiğim
kıyafeti yıkamaya atmıyorum. Bunu konudan daha önce bahsetmiştim, çok boyutlu:
Enerji, emek ve imaj gibi. Aynı kıyafeti 2 gün üst üste giysem ne olacak ki?
Kime ne mesaj verme kaygım olabilir? Artık bu pratikliğin önünde saygı ile
eğiliyorum.
9. Her evde olmasını gerektiğini düşündüğüm “zaman
aşımı” köşesi:
Walkman’ler, diskmanlar, kulaklıklar, eski fotoğraf
makineleri, kameralar gibi cihazları kolay elden çıkarmak istemedik. Düşük
hacimli flash bellekler, kablolar, kasetler, cdler gibi uzayan listeyle
güreşmeye gerek yok diye düşündük. Bunlara bir çekmece tahsis ettik. Peyder pey
içlerini boşaltıp güvenli saklayarak elden çıkarmaya karar verdik. Evde bozuk 2
dizüstü bilgisayarı da tamir ettirip satacağız.
10. Düşük fiyatla “toplayıcı” alışveriş kimliğimizi
bıraktık. Kaliteli üst segmentteki bir ürüne yatırım yapmayı tercih ettik. Uzun
vadede daha karlı olacağını hesapladık.
Çocuk için ise tam tersi. Ne kadar az fiyat o kadar
az maliyet. Kaliteli, Sağlıklı ve kullanışlı olması şart tabi.
Dolabıma yeni bir parça kabul edeceksem mutlaka bir
parça hatta iki parça çıkarmaya çalışıyorum. Artık kıyafetin içinde nasıl
göründüğüm değil, o kıyafete harcadığım
enerji yerine neler kaçırdığımı hesap ediyorum. Günlük düzen/temizlik
rutinlerinde neyden yırtabilirim, buna odaklanıyorum.
Minimalist olmak alışverişi sevmeye aykırı bir durum
değil.
Siyah bir klasik elbise aramak için hala 3 saatimi
deneme kabininde geçirebilirim. Tabi yapacak daha iyi bir şeyim yoksa. Her
insanda bir doyum noktası vardır. Kendime harcamalarımdan sonra çocukla
birlikte zirve yapan satın alma ritüellerim, şimdi yerini bir sürü kıymetli,
özenli An’lara bıraktı.
Evdeki kalabalıktan arındıkça bize açılan alanları
seviyoruz. Temizlik çok daha kısa sürüyor. Aile üyeleri kendi işlerini daha
bağımsız görüyor. Hepimizin birer öyküsü olsun diye dünyaya gönderildiysek
eğer, kimsenin daha fazla ev işi yapmak için ilahi bir mesaj vermek adına
ruhuna üflendiğini sanmıyorum.
Hatta bu kadar bolluk şeytanın işi mi diye de bazen
düşünüyorumJ
PS: Fotolar alıntıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder