SU: İçme Suyu

Merhaba,

Sadeleşmek için attığım her adım bana başka adımlar attırıyor.
Aylar önce çöpleri ayrıştırmaya başladığımda ve bugün geldiğim nokta arasında ilginç bir doğru çizildi hayatımda.
Doğru tek ve uzun. Bu da yapmaya çalıştığım farkındalık davranışının tek gerçek ve bir ömür sürecek olmasına işaret.

Ayrıştırdığım Plastiklere baktıkça bunların daha çok içme suyu şişesi olduğunu görüyorum. Yıllardır suyu damacanadan içiyoruz. Ayda ortalama 50, yılda 600 lira civarı sadece ev için para ödemekte, dışarıda satın aldığımız sularla birlikte ortalama 1000 lira civarı yıllık içme suyu bütçesi ödemekteyiz.

Plastiğin zararlarını bile bile içme suyunu temin etmeye devam ediyoruz. Cam şişelere bir ara geçmeye çalışsak da devamını getiremedik. Her an tedarik etmekte sıkıntı yaşıyoruz. Kauçuktan üretilen BPA’sız su mataralarından ailedeki herkese temin ettik. Kızımız konusunda çok dikkatli ve hassasken, kendimiz yine plastik şişeden içmeye devam ettik.

Bebeğimiz yeni doğduğunda hassas teni, zararlı kimyasalları, özellikle kloru emmesin diye bir süre içme suyu ile yıkadık. Bu da çok uzun sürmedi. Evdeki tesisata filtre taktırmak hep ertelendi. Hala da taktırmadık. Bu yazıya başlayana kadar en azından…

Şimdi birkaç araştırmadan bahsedeceğim. Bu hafta çok irdelediğim bir konu oldu içme suyu problemleri…

Her yerde karşıma çıkan ağzı yüzü yamulmuş su şişeleri ve plastik mavi kapakları, her banyoda genzimi yakan, beni hapşurtan yoğun klor kokusu ve damacana kullanmanın dertleri beni ufak bir araştırma ile hem şaşırtan hem öfkelendiren hem de hızla eyleme geçiren bir motivasyona sürükledi.

Öncelikle ne kadar büyük bir su ekonomisi olduğunu öğrendim:


3.5 MİLYARLIK PAZAR

Türkiye’de 3.7 milyar TL’lik bir su sektörü . Ambalajlı Su Üreticileri Derneği’nin (SUDER) raporuna göre Türkiye’de yapılan toplam su üretimi 9.9 milyar litreye denk geliyor. Bunun 6.5 milyar litresi damacana, 3.4 milyar litresi ise pet üretimi olarak öne çıkıyor. Kişi başı su tüketimi rakamı ise 133 litreyi buluyor. Bunun 86 litresi damacana, 38 litresi ise pet şişe.
           


DAMACANA VE PLASTİK ŞİŞELERLE KANSERE YOLLADIĞIMIZ DAVETİYE:

Plastik bardaklarda servise sunulan sıcak içeceklere, sıcak besin maddelerine ve mikrodalga fırında ısıtılan plastik kaplardaki yiyeceklere Dioksin bulaşır. Pet şişelerde satılan sulara, güneşin ve sıcağın etkisiyle kanserojen Dioksin maddesi karışır.

Dioksin bir kez bedene girdikten sonra dışarı atılamaz. Yağ dokuda birikir ve canlının yaşamı boyunca orada kalırlar. Hiç doğum yapmamış kadınlarda göğüs kanseri görülme sıklığı bu nedenle daha fazladır. Emzirmeyle birlikte kadınlar, farkında olmadan göğüslerinde biriken dioksini bebeklerine aktarırlar. Böylece bebekleri daha ilk günden dioksinle tanışır. Yaşamı boyunca bedeninde taşımak zorunda kalacakları, bu güne kadar bilinen en kansorejen maddeyle birlikte yaşarlar.
 Dioksin, üretim, geri kazanım ve yakılarak yok edilmesi sırasında aynı oranda ortaya çıkar ve havaya karışır. Havayı soluyan her canlı bu maddeden etkilenir
Nisan 2005'te yapılan bir araştırmada, Kocaeli'ndeki atık yakma tesisi çevresinde yaşayan halkın beslediği hayvanların yumurta ve sütlerinde sınırların üzerinde Dioksin bulunmuştu.   

POLİKARBONATLA İLGİLİ SORUNLAR
Birçok tek kullanımlık plastik su şişeleri Polyethylene Terephthalateden yapılmaktadır. Kısaca PET ŞİŞE olarak tanımlanır. Eğer bu şişelerin altına bakarsanız tarif ettiğimiz yerde 1 rakamını göreceksiniz. Bu PET ile ilişkili kod numarasıdır. 12 ve 19 litrelik damacanalar genellikle polikarbonattan yapılmıştır ve 7 rakamı kod olarak kullanılır. Polikarbonat plastikler özellikle damacanalarda kullanılır ve üretiminde Bisphenol A (BPA) adındaki kimyasal madde kullanılır. BPA aslında birçok yerde mevcuttur. Plastik şişelerin dışında, tenekelerin veya kutu meşrubat içeceklerinin iç yüzey kaplamasında da kullanılır. Bugün hepimizin idrar tahlili yapılmış olsa, ortalama %90'ımızda bu madde tespit edilebilir. Bu maddenin sağlık üzerindeki etkileri, iki zıt sonuçları olan çeşitli araştırmalarla vurgulanmıştır. Ortaya çıkan bu iki zıt sonuç incelendiğinde, zararı var diyenlerin devlet destekli fonlarla yürütülen çalışmalar olduğu, zararı yok veya az zararlıdır diyen çalışmalarınsa endüstriyel destekli çalışmalar olduğu görülmektedir. İnsan sağlığına zararlıdır. BPA, meme ve prostat kanseri, obezite, kısırlık, şeker hastalığı ve nörolojik hiperaktivite hastalığı riskinde artışa sebep olmaktadır. Bütün bunlara yol açmasının sebebi, endokrin sistemimiz üzerindeki hücresel etkileridir. Yapılan bir araştırma, BPA ihtiva eden ürünlerin kullanımının bırakılması halinde üç gün içerisinde idrardaki düzeyinde yüzde 66 oranında azalma olduğunu göstermiştir. 



İSTANBUL- İZMİR'DE MUSLUK SUYU İÇİLİR Mİ? 

(Uzmanlar öyle dese de ben sanmıyorum)

UZMANLAR İstanbul İzmir ve Ankara’da musluktan akan suyun içilebileceğini belirtiyor. Adana, Samsun, Trabzon, Bursa, İzmir, Diyarbakır, Ordu, Şanlıurfa, Malatya, Konya, Kocaeli, Hatay, Balıkesir’de içme suyu olarak şebeke suyu yani musluk suyu kullanılıyor. Antalya, Zonguldak, Eskişehir, Edirne ve Erzurum’da ise genelde damacana suyu, içme suyu olarak tüketiliyor. 
Klorun organik maddelerle reaksiyona girmesiyle oluşan kanser yapıcı “trihalometan” ile bulanıklık oranı İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde dünya standartlarına uygun. Türk Standartları’na göre, “trihalometan” oranı en çok 100, Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre 150, ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA)’ya göre 80, Avrupa Birliği’ne (EC) göre 100 olmalı. İstanbul’da trihalometan oranı Büyükçekmece’de 74.5, İkitelli’de 34.6, Ömerli ve Elmalı’da 44. Ankara’da trihalometal oranı ise 69.07. İzmir’deki Ağostos 2011 verilerine göre “trihalometan” oranı Tahtalı Barajı’nda 69.7, Balçova Barajı’nda 65, Ürkmez Barajı’nda yüzde 95.7’de kalıyor. 

DÜNYADA İÇME SUYU PROBLEMİ NASIL ÇÖZÜLÜYOR?

AVRUPA SUYU MUSLUKTAN İÇİYOR 

ALMANYA, Avusturya, Hollanda, İngiltere, Fransa gibi ülkelerde su arıtma tesislerinden evlere ulaşan su, çeşmelerden büyük bir güvenle içiliyor. Özellikle Almanya’da sağlık yetkilileri tarafından sürekli kontrol edilen bu tesisler uzun yıllardır kullanılıyor. Pet şişe suları, Türkiye’de satılanlara oranla çok daha pahalı. Bu ülkelerde genellikle çeşme suyu ya da camda satılan sular, maden suları tercih ediliyor. Avustralya’nın 2 bin nüfuslu Bundanook kasabası sakinlerinin isteği üzerine pet şişe kullanımı 2009 Ekim ayında yasaklanmıştı. Bundanook, dünyada pet şişe yasağı getiren ilk yerleşim birimi olarak biliniyor.

Aralarında New York, Illinois ve Virginia’- nın da bulunduğu 10 eyalette ise pet şişe suyu satışlarının azaltılması yönünde karar alınmıştı. Yetkililer halka yaptıkları açıklamalarda, “Diğer içecekleri değil ama suyu çeşmeden içebilirsiniz’’ diyerek, pet şişelerde satılan diğer içeceklerin yasaklanmayacağını söylemişti. Pet şişeleri üretmek için her yıl 17 milyon varil petrol kullanılıyor. 

PROF. DR. AHMET RASİM KÜÇÜKUSTA: PLASTİK BİBERONLAR ÇOK DAHA TEHLİKELİ 

Sayısız araştırma, bebek ve çocuk sağlığının BPA yüzünden ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü BPA ihtiva eden plastik biberon, şişe ve yiyecek kaplarına sıcak bir sıvı veya yiyecek konduğunda BPA kaptaki sıvıya geçiyor. BPA, ayrıca su depolarının iç yüzeyleri, döşemeler, cilalar, elektronik ürünlerin basılı çevrim kartları, tenis raketleri ve sörf tahtası gibi çok tabakalı malzemelerde yapıştırıcılarda da bulunur. Termal kâğıtların kaplanması, PVC plastiklerin üretimi ve fren sıvılarında olduğu gibi bir katkı maddesi olarak da kullanılır. Kompozit diş dolguları ve protezleri de çeşitli BPA bileşiklerinden üretilir. Mobil telefonlar, su ısıtıcıları, kahvemakineleri, bilgisayarlar, CD ve DVD’ler, biberonlar, yiyecek-içecek kutuları, bardakları, şişeleri ve saklama kapları,motosiklet kaskları, diyaliz ekipmanı gibi tıbbi malzemelerde de bulunabilir. 

İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ 

BPA’nın insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri olduğunu gösteren yüzlerce araştırma var ve bunların sayıları her geçen gün artıyor. BPA hormon sistemini bozan bir maddedir. BPA’nın kadın seks hormonlarının etkilerini artırdığı; erkek seks ve tiroit hormonlarının etkilerini ise azalttıkları gösterilmiştir. BPA işleyen fabrikalarda çalışan erkeklerde sertleşme, erken boşalma ve cinsel isteksizlik problemleri olduğu belirlenmiştir. BPA’nın öğrenme ve davranış üzerine de olumsuz etkileri olduğu, saldırganlığı artırdığı ve öğrenmeyi güçleştirdiği de bilinmektedir. Farelerde yapılan araştırmalar prostat büyümesi, sperm konsantrasyonunda azalma ve erken ergenliğe yol açtığını da göstermiştir. BPA, eşcinsellik, obezite, diyabet, astım, kalp-damar hastalıkları ile de ilişkilendirilmekte, kadınlarda meme, erkeklerde prostat kanseri riskini artırdığı da ileri sürülmektedir. En önemlisi de genler üzerine olan etkileri ve olumsuzluklarının sonraki nesilde daha belirgin ortaya çıkması ihtimalidir BPA ile ilişkilendirilen diyabet, obezite, kalp hastalıkları, astım, karaciğer hasarı,meme ve prostat kanseri gibi pek çok hastalık vardır. 


Gelecek yazıda, damacana ve plastik şişelerden nasıl kurtuluruz, zararı minimalize etmek için neler yapmalıyız gibi konuları işleyeceğim.

Plastiksiz ve klorsuz kalın J






 Kaynaklar: 

http://dogader.org/index.php/bilgi/80-plastik-ve-bilinen-en-kanserojen-madde-dioksin


Yorumlar

Popüler Yayınlar