SADE EBEVEYNLİĞE YOLCULUK: ALIŞVERİŞ



Merhaba,

Daha önce alışverişe dair bir yazı dizisini kaleme almaya başlamıştım. (http://minimalistdunya.blogspot.com.tr/2017/03/alsveris.html )

Ancak yeni gelişmeler bu diziyi biraz ertelememi istedi. Stres yüzyılı ya da teknoloji yüzyılı olarak anılan çağımızda , ortalama üzeri dikkatli ve özverili ebeyevnlerden biri olarak görülen (bizJ) ailelerin nasıl olup da haz odaklı davranışların atmosferinde, eşya ve teknoloji bağımlısı olmaya aday çocuk büyütme gafletine kapıldığımıza değinmem gerekti.

Eğitimli ve kültürlü olmamız davranışlarımızı daha iyi kontrol ettiğimizi göstermiyor. Takıntılı alışveriş yapmak da 20’li yaşlara tekabül ediyor. Para kullanma bilgisi aileden aldığından ve hayatlarımızın ortalama 18-20 yılında para kontrolü ailede olduğundan ya üniversite hayatıyla ya da çalışma hayatına girip kendi paramızı kazanmaya başlamamızla kontrolü ele geçiriyoruz.
İşte o yönetime iktidar olana dek deneyimlediğimiz öykümüz, para ile ilişkimizin temeli oluyor. Çocuğum 2 yaşına gelene dek cinsiyetçi oyuncak tercihimiz olmadı. 2 yaşından sonra da kız bebeklere, barbie bebeklere sahip olması gerektiğini düşünerek, maalesef  cinsiyetçi oyuncak alışverişine başladık. Bu bebekleri giydirip çıkardıkça, saçlarına değişik tokalarla farklı modeller yaptıkça ve bu bilgiyi öğrettikçe, çocukta dış dünya ile ilgili –şimdi yanlış bulduğumuz- bilgileri kodladık. “Demek ki dünya, gün içinde farklı ve şık kıyafetler giyeceğimiz, saçımızı illa kuaförde ya da süslü tokalarla şekillendireceğimiz oldukça GÖRSEL ve VİTRİN bir yer.” Ayrıca market maketleri ve alışveriş sepetleri ile çoğalan oyuncak dağımızda yemek içmek gibi ihtiyaçların da çok çeşitli ve seçenekli olabileceğini gösterdik. Böylelikle kız çocuğumun olmasından da mütevellit tüm dünyada alışveriş adına karar veren büyük çoğunluğa sağlam bir ASKER yetiştirdiğimi fark etmeden, anneliğime güzellemeler ile hayatıma devam ettim.  Eşim de benden aşağı kalmayarak, her dışarı çıkıldığında kitap, her markete gidildiğinde dergi alarak, çocukluğun “alarak yaşanması gerektiği” mesajını ustaca çocuğun beynine yerleştirmeye devam etti. Büyük bir iyi niyet ve ilgiyle. Bizi tanıyanlar bilir, Tubitak dergileri dışında dergi almaz, belli yayınevleri harici kitaplara sokulmaz, her oyuncağı alıp eve getirmeyiz. Yine de kalan seçenekler içinde en doğrularını bulmamız bizi masumlaştırmıyor. Eşim de kızına ve bana harcamış olmaktan haz duyduğunu ve bunun satın alınan “şeyin” faydasının daha üstünde olduğunu inkar etmiyor.

Ailecek minimalist bir yaşam felsefesinde sakin ve sukunetle akarken tecrübelerimizi bizim gibi ailelerle paylaşmayı bir kazanç olarak gördük. Zaman zaman algılayıp/sıkıntı yaşayıp öngördüğümüz olayların adını koyan , minimalist / sade / materyalist olmayan yaşammış. Biz bunu keşfettik. Ve geç kaldık diye üzülmeden, keşfimizi erkene aldık. Bugün “farkındalığında” kalabildiğimiz olgunun, kızımızın 3. yaş gününe tekabül etmesine çok minnet duyduk.. Ergenlik dönemindeki bir gencin  minimalist hayata merak saran annesi/babası olmak istemezdik. Ergenlere göre, bir grubun, bir tarzın  içinde olmak çok önemli, malum. Giydiği botun markasına, taktığı saatin kayışının deri olmasına, sıktığı parfümün notalarına dek her şeyi detaylandıran ve marka’ların ağzını sulandıran büyük potansiyellere,” hayır sen Tanrı değilsin”, diyebilmek cesaret ister. Ya da daha ileri yaşta, mesleğini eline almış ancak para kazanmasına rağmen hala annesinden haçlık alan, babasına faturalarını ödeten (annesi gibi)  para ile ilişkinin adını koyamamış, alışverişi psikolojik bir eylem olarak gören,  ciddiyetini kavrayaman bir yetişkinin annesi olarak davranış değişikliğinde rol oynama hevesimden hemen vazgeçerdim.

Bizi frenleyen düzeneklerin fiziksel yerleşimi beynimizin frontal loblarıdır. Başka bir deyişle, frontal loblar insanlığımızın dokusudur. Hayatı tehdit eden bazı tehlikeli durumlarda fazla düşünmeden hemen harekete geçmek gerekebilir. Ama frontol loblar düşünmeye fırsat vererek kararların ertelenmesini sağlar. Hedef odaklı davranışta, frontal lob, bedenimize ihtiyaç neyse, onu arayıp bulmasını emreder. Böyle bir baskılayıcı arama emri, beynimizin, tüketim hedefini tatmin edecek yeni ya da tam ihtiyacına uygun düşen mesajları ve imgeleri tanımasına yardımcı olur. Reklamlar ise beynimizin, taramakta olduğu “İhtiyacınız olan her şey burada” mesajını vererek beynimizi tüketmeye teşvik eder.( Pre)frontal loblar doğumdan sonra özellikle 2.ve5. yaşlarda daha belirgin olmak üzere olgunlaşır ve yirmili yaşlara dek gelişir. Çocuğun prefrontal yapılarının yontulmasındaki temeli oluşturan ebeveynlerin yaptıkları ve söyledikleridir. Çocukluk döneminde ebeveynle yaşanan olumsuz deneyimler, ileri yaşlarda mantıklı düşünme, kendini sınırlama, plan yapabilme gibi  becerilerin yeterince gelişmemesiyle sonuçlanabilir. Alışveriş sorunu yaşayan birçok yetişkinin çocukluklarında travmaların olması da bununla uyumludur. (1)

Uzman bilgisi ile tasdiklenen, ilk okuduğumda beni sarsan ve hemen eyleme geçirecek gücü aşılayan gerçeği sizinle de paylaşmak istedim. Benim uzun zamandır ruhumda kök bulan ancak adını koymaya üşendiğim, ataletimi yenemediğim, eminim sizlerin de alışveriş poşetlerinden muzdarip, sürekli vitrin bakmaktan yorulan gözleriniz kızarık, AVM’lerin / Marketlerin klima ve spotlarından cildiniz soluk, havasızlıktan ciğerleriniz çorak, seçmediklerinizde kalan aklınız yarım yamalak ve çocuğunuza satınalmaktan başka hazlar verebileceğiniz halde yapmadığınız için kendinizi ahmak hissettiğiniz zamanlarınız olmuştur. 9-18 mesai saatleriyle trafikte geçen zamanın kısa tarihinden hak etme, çalışan anne sendromu, evde yorulan anne motivasyonu, güç ve zenginlik görüntüsü verebilme kompleksleri,kontrol dürtüsüne yenilme, öfke, sevgi, kendini rahatlatma, harcayarak intikam alma ya da sebebi herneyse, ne modelde alışveriş yapıyorsak yapalım her insanoğlu/kızının ileri gittiği mutlak bir harcama ya geçmişte vardır, ya şimdi varoluyordur, ya da gelecekte var olacaktır. Anne olmadan önce sadece kendimden, şimdi bir anne olarak hem kendimden, hem de toplumdan sorumlu hissediyorum. Çocuğumu büyütürken öğrendiğim ebeveynlik davranışlarını, kurallarını, sınırlarını ya da inisiyatiflerini gelecekteki topluma ithaf ediyorum. Her anne gibi, her baba gibi.
Doğal beslenmek adına organik pazarları mesken tuttuğumuz şu günlerde, her türlü kapitalist reklam yağmuruna, harcama fırtınasına, subniminal kartoplarına rağmen, güneşimizi parayla sıvamadan nasıl kuyruğu dik tutabileceğiz, işte yolculuğumuzun adı bu: Güneşe Sahip Çıkmak…




(1: Uzman Doktor: Barış Önen Ünsalver/ Alışverişkolik Kitabı)

Timaş Yayınları Mayıs 2011

Yorumlar

Popüler Yayınlar