SADE EBEVEYNLİK: BARBIE


Uslu, sakin, sağlıklı ve sessiz bir çocuktum. 2 oyuncak bebeğim oldu 6 yaşıma dek. Ayşegül ve malum Fatoş bebek.  İkisinin de tek giysileri vardı. Üstlerini değiştirmem gerekmiyordu, elbiseleri üzerlerine dikiliydi. Ayakkabıları yoktu. Birinin saçında bere, diğerinin kafası geldi. Bebeklerimi gezdirebileceğim pembe arabaları da yoktu. Bebeklerimin saçlarını şekillendireceğim renkli saç aksesuarları da…Bebeklerimi eşleyebileceğim farklı cins bebekler, evcilik oynarken onlara “koca yapacağım” erkek oyuncaklar! ,Bebeklerime yine evcilik oynarken çocukları yapacağım daha küçük boyuttaki bebekler, bebeklerime göre mutfak eşyalarım, bebeklerimin gardropları, bebeklerimin ayrıca evleri, bebeklerimin küvetleri de yoktu. Sadece 2 oyuncak bebeğim, 1 küçük çoban biblom, anneannemin onlarca rengarenk düğmeleri, bahçenin bir köşesinde çamur oynadığım “duyusal alanım”, anneannemin koynunda yattığım yer yatağım pardon montessori yatağım, fiziksel tırmanma parkuru olan bahçedeki ağaçlarımız, bugünün hayvanat bahçesi kümeslerimiz, televizyon açılınca tek gördüğüm insan Sezen Cumhur Önal ve mahalledeki aktivite arkadaşlarım olan komşu çocukları/ torunlarıyla geçen çocukluğuma baktığımda sadece tek kelime hissediyorum: MUTLULUK…

2017’ye geldiğimde ve son günlerde azaldıkça düşünen, düşündükçe azaltacak bir şeyler bulan şu halime çok da gülüyorum. Yahu diyorum, eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı. Bir gün bu minimalizm dalgasından da savrulacak kendini bir mağazadan kana kana harcarcasına alışveriş ederken bulacaksın. Böyle bir günün olma ihtimali çok az olsa da büyük konuşmayı sevmiyorum.  Ruhsal bir kriz anında soluğu AVM’de alır mıyım bilmiyorum çünkü yaptığımız analize göre öfkelendiğimde harcayan bir profilim ortaya çıktı. Daha doğrusu şiddetli harcama dönemlerim özellikle babama öfkelendiğim ergenlik dönemlerimden arızalı olarak bugünüme taşınmış. Bir de “eksiklik” duygusu ile alışveriş yaptığımı öğrendim. Eğer almazsam, kaçırdığım fırsatlara hayıflanıp, endişelendiğim için satın alma eğilimindeymişim. Koleksiyonculuk, hobi olarak alışveriş vs. de kanımda var ama özellikle bekarlık günlerimden kalma, 15-20 poşetle eve gelme durumları, aynı gömleğin 5 rengini alma takıntıları, çocuğa her dışarı çıkıldığında bir şey alma hezeyanları, moralim bozukken soluğu kuaförde alma kaçışları hep bunlar yüzündenmiş. Aslında benim alışveriş sorunumun başladığı yer, yani parayı negatif olarak değerlendirmeme sebep olan durum, babamın yoğun iş temposu nedeniyle bana yeterince zaman ayıramamasından mütevellit. Zamanında şehir şehir ; şantiye şantiye dolaşan babam, eve geldiğinde hep: “sizin için “ derdi. Babamla aramıza mesafe koyan şartlar, parayı bana hep uğruna zaman harcanması gereken bir imge olarak kodladı. Dolayısıyla ben de zaman harcadım; para harcayarak..
Son tahlilde, hastalığı tespit ettik, bu blogda da arşivlediğim gibi şimdi tedavi aşamasındayız.

Girmek istediğim konuya ancak 368. kelimede girince, kelimeleri de bol keseden harcadığımı gördüm hemen sadede geleyim.
Evden yolladığım Barbie bebek gazilerini, Maalesef direkt petrol ürünü sınıfında attığım 2. sınıf çin malı (hediye gelen) barbie  bebek cesetlerini, geri kalan Barbie nufusunu, hergün oramıza buramıza batan sivri topuklu barbie ayakkabılarını, minyatür eşyalarını, evini, arabasını, giysilerini, bizdeki kocası Dexter’ı, Chalsie’leri, köpeğini vs toplamaktan, kaldırmaktan aslında ne yapacağımı düşünmekten yoruldum.
Kızımıza bu zehri biz verdik, ruhundan da biz temizleyeceğiz. Ancak aynı morfin etkisi gibi, alışveriş ve satınalınan eşyalar da bir nevi bağımlılık. Çocuğa her gün oynadığı, konuşturduğu, elinden düşürmediği oyuncakları bıraktırmak da bir meziyet. Azaltmamız, kızımızda ciddi bir etki yaratmadı, aksine o da rahatlı. Yalnız hepsini birden kaldırmak biraz riskli. O yüzden bu konuda biraz destek arayışına girdim. Çocuğa hayır diyebilmek için ona doğru ve yerinde önermelerle gitmek istedim.

Öncelikle ,
Kendi çocukluğumun ilkokul çağına denk gelen zamanında tanıştığım Barbie bebeklerden annem kardeşimle, bana çeşit çeşit almıştı. Babam gittiği seyahatlerden takım taklavatlarını da getirmişti dolayısıyla öyle ben oynamadım çocuğum oynasın durumum olmadı. Aksine bizim zamanımızda Barbie bebek prestij meselesiydi (kolejde okumanın hasarları), anneler bebekler üzerinden imaj çizerlerdi. Bunu şimdi algılayabiliyorum daha önce farkında değildim. Benim kızıma barbie alma sebebime gelince, tamamen bilgisizlik! Cahillik diyemeyeceğim çünkü hayatımız barbie almaktan ibaret değil, oyun zamanlarımızın %20’si gibi düşünebilirsiniz. Geri kalan zamanlarda, akıl oyunları, yapbozlar, logolar, tahta oyuncaklarla vs geçiyor. Barbilerle evcilik oynama zamanını, kendi işlerimi hallederken, onu yalnız bırakırken kullanıyoruz. Fakat olması gereken : BU, fikriyle ; düşünmeden –otomatik pilotta alışveriş yaptığım için, çizgifilm kanallarında denk gelen Barbie reklamlarına izin verdiğim için, evet SUÇLUYUM!

KIZLARIMIZIN BENLİK SAYGISI

Barbie, Bratz, Sindy ya da Candy hiçbiri çocuğumuza verdiği zararı, oyunlarına eşlik etmekle bertaraf edemiyor, maalesef.

Çocukların erken yaşta maruz kaldıkları, medya manipulasyonları ve reklamlardaki karışık mesajlar, akıl sağlığı sorunlarına ve benlik saygılarının erimesine yol açıyor.

The American Psychological Association Task Force’a göre; Bugün medyada dönen her mesajın ,  kız çocuklarının cinsel tercihleri üzerinde çok etkili olduğu ve kızların sağlıklı gelişimi üzerinde olumsuz bir etkisinin olması muhtemel olduğu saptanıyor, "Cinselliğin, bilişsel işlevleri, fiziksel ve zihinsel sağlığı ve sağlıklı cinsel gelişim gibi çeşitli alanlarda olumsuz etkileri olduğu sonucuna varmak için yeterli kanıtlara sahibiz, diyorlar.

Hatta bu Pazar bebeklerinin çocuklarımızın sağlığını tehdit etmesine tepki veren ebeveynlerin artması üzerine ,  The Brave Girls Alliance isminde yine ABD’de bir dernek kuruldu, amaçları: ( BGA), , medyadaki kız çocuklarının sürekli stereotiplendirilmesi ve cinsel metalaştırılmasına yanıt olabilmek, karşı durabilmek.


Bu oluşum, medya içerik yaratıcılarıyla birlikte hareket etmek için kolları sıvamış. Konu çocuklar olunca reklamların tasarlanmasından, pazarlama faaliyetlerine, reklam anlaşmalarından, sponsorluk sözleşmelerine kadar tüm imzalarda kontrolün sadece firmalarda değil, uzmanlarda, ebeveynlerde, çocuklarda ve eğitimcilerde de olması için çeşitli kampanyalarla adımlar atmaya başlamışlar.
Mutlaka görmüşsünüzdür, yeni tasarım bebeklerin içinde kilolu olan da var, spor giyinen de, makyajsız olan da..

Yine de bu uyarlamalar hala barbilerle oynamak için yeterli değil, çünkü zararları sadece tek tip olmaları, güzellik ve cinsellik algıları değil..

Devam edelim..

Disney Oyuncakları hem erkeklere hem kızlara zarar veriyor:

Cinsiyetçi oyuncaklar da çocukların, cinsel kimliğini,z güzellik algılarını, toplumdaki rollerini etkilediği gibi Stereotipi denen zeka geriliği hastalığına sebep oluyor, yine maalesef.
Özellikle son reklam kampanyaları araştırıldığında, bu oyuncakların reklamlarının sadece çocuklarımızı değil, ergenleri de ve hatta biz yetişkinleri de olumsuz etkilediği doğrulanıyor.
Biz kadınların/ kız çocuklarının yeme bozukluklarının, düşük benlik algılarının, depresyon gibi en az 3 ‘lü zihinsel sağlık sorununu kombinleyen bir tetikleyici olduğu belirtiliyor.

Bu bebeklerin fiziksel özelliklerinin orta yaş sınıfındaki bir hanımı bile özgüvensizliğe sürüklendiği ve kendinden utanç duyduğu da çalışmalarda yer almış.

Brave Girls Alliance'ın psikoloğu ve yönetim kurulu üyesi olan Dr. Jennifer Harstein, “kızlar belli bir kalıpta görünmüyorlarsa, yeterince iyi değiller” mesajı ile kodlanan çocukların, bu kodu benliklerinden atabilmelerinin oldukça zaman ve dikkat gerektirdiğini de ayrıca belirtiyor. Kızların sadece prenses olacakları değil, olmayı istedikleri her şey olabilmeleri konusunda desteklenmelerini,teşvik edilmelerini öneriyor ve bu dernek hem Disney’i hem de Barbie gibi perakendecileri manipule ederek, sağlıklı bir nesil kotarmaya çalışıyor.

ABD’de işler böyle yürüye dursun, tüm Dünya’da bu oyuncaklara karşı bir direniş başladığını söyleyebilirim.

Bunun yolu bilinçli davranmaktan önce eğitimden geçiyor. Özellikle renkler konusunda cinsiyetçi yaklaşılmazsa, kostümler konusunda ayrımcılık yapılmazsa, erkekler çocuklar da “dünyanın sorumluluğunu” kız kardeşleriyle paylaşabilir ya da kız çocuklar ağabeylerinin itfaiyeci kostümünü giyebilir.

Çocukları cinsiyete göre kategorize etmezsek, gelecekte de cinsiyetçi seçimler yapmanın önüne geçeriz aslında.

Çocukları özgür bırakarak, objelerle hayal güçlerini sınırlamayarak yaşamaya kucak açtık, umarım teker teker tekmeyi basarız bu evdeki düşmanlara.

Maalesef oyuncak deyip geçemiyoruz artık, durum bu kadar ciddi.

Peki ben neler yaptım, kısaca değineyim:

1. Hepinizin bildiği gibi oyuncakları azalttım

2. Barbilerin, kıyafetlerini kaldırdım,makyajlarını sildim.

3.Tüm plastik oyuncakları attım.

4.Kesinlikle reklam izlemesine fırsat tanımama özenindeyim

5.Kendim de zaman zaman makyajı bıraktım.

6.Bazı günler eşofmanlarla dışarı çıkarak kendi imajımı da çocuğun gözünde tazeledim

7.Babası ciddi bir farkındalık kattı: Özellikle en doğal, en sade anlarımda bana kızımın da duyacağı tonda seslenerek ne kadar güzel ve değerli olduğumu tekrarladı. Aynı şekilde, kızımız da bir yere gitmek üzere hazırlandığında, cici cici elbiselerinde değil, banyodan önceki ekşi kokusuyla doya doya koklandı, sevildi, özgüveni tazelendi, devam da ediyoruz.Gülmeyin gerçekten yapıyoruz bunları, eşim iltifat etmeyi pek bilmez, aklına gelmez, ben sorunca söyler vs ama konu hassas olunca değer duygusuna odaklanınca evin tek erkeği olarak rol model olmak istedi, çok da güzel başarıyor.

8.Büyüyünce ne olmak istiyorum başlığına yeni meslekler eklendi, bunları kendi seçti ve hiçbiri cinsiyetçi değil.

9.Gerçek sevginin ve güzelliğin yalnız kalpten geleceği ile ilgili kitaplar okundu, özellikle TUBİTAK yayınlarının, epilepsi, down sendoromu gibi özel durumlara sahip çocukları kıymetlendirip hazırladığı kitapları tavsiye ederim, bu süreçte çok işime yaradı.


Hepinize gönülden sevgilerimle..Devam edeceğiz...





"Barbie doğalı yarım yüzyıl kadar bir zaman oldu ve bu zaman zarfı içinde, kardeşi, arkadaşı, erkek arkadaşı, siyahisi türetildi ve Barbie aslında pek de küçük sayılmayacak bir toplum/topluluk/cemaatin adı oldu. Filmi, dergisi, battaniyesi, nevresimi, defteri, çantası, silgisi, terliği, tişörtü ve akla gelebilecek pek çok şeyi yapıldı ve Barbie etrafında koskoca bir pazar oluştu. Barbie, saniyede iki adet bebek ve tüm dünya çocuklarının oyun oynama biçimi, çocukluk satan bir oyun tekeli. Bir oyuncak tekeli olmasıyla doğrudan ilintili; ancak çocukların oyun alanında yapılan bu ticaretin tehlikeli kısmı çocukların kendilerine hem fiziksel hem de kültürel olarak bu bebeğin yaşam biçimini model alması. Burada asıl korkutucu olan çocuğun gerçek olmayan bir şeyi kendine model olarak alması. Oyun, çocuğun gerçek hayatın provasını yaptığı bir alandır. Bebekle oynarken anne olur, ona bakar, mama yedirir, uyutur... Oyunda hakim odur, oyun onun etrafında döner, oyunu o kurar, bebeği onun bakımına muhtaçtır, onu istediği gibi giydirir... Yani kısaca oyuncak bebek daha bebektir, yani ondan küçüktür. Ama Barbie öyle değil. Oyun tersine çevriliyor burada, Çocuk bebekle oynamıyor, bebek çocukla oynuyor. Üstelik oyunun kuralları da önceden belirlenmiş, Barbie'nin kıyafetleri hazır, arkadaşları hazır. Çocuklar hiçbir biçimde müdahili olamayacakları bir oyunun içinde, Barbie'nin oda hizmetçisi olabiliyorlar ancak. Tabii durum özellikle yoksul ülke ve aile çocukları için daha da trajik. Zaten ulaşılamayacak vücut ölçülerine sahip olan Barbie'nin hayat standardını yakalamak da mümkün değil. Barbie aerobiğe gidiyor, partilere katılıyor, kayak yapıyor, dansa gidiyor, erkek arkadaşının arabasıyla geziyor... Barbie aslen Amerikalı bir üst orta sınıf. Dünyanın dört bir yanındaki çocukların oyuncağı olan Barbie Batı'dan, Amerika'dan bir tarif yapıyor dünya çocuklarına. Batı merkezli bir karakter Barbie: klasik Hollywood yıldızları gibi. Ve Batılı bir insan tipini tarif ediyor çocuklara ve dolayısıyla doğunun esmer insanını, model olarak önermeyerek ikinci sınıf ilan ediyor aslında. Barbie toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretildiği oyunlara/oyuncaklara rahmet okutuyor. O, toplumsal cinsiyet rolleriyle yetinmiyor, yeni bir insan tipi yaratıyor."

SUNAY AKIN 




Yorumlar

Popüler Yayınlar