Dünya Su Günü
Merhaba,
Bugün çok inandığım bir
alıntı ile yazıma başlamak istedim. Sayın Ahmet ATALIK diyor ki (Ziraat
Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı):
Kapitalizmin
içine düştüğü darboğazın aşılmaya çalışıldığı 1970’lerde, Birleşmiş Milletler
(BM) 1972 ve 1977 yıllarında düzenlediği konferanslarda “suyun temel bir insan
hakkı olduğunu” vurguluyordu. Bu amaçla 1980’li yıllarda gelişmekte olan
ülkelerin su ve kanalizasyon altyapılarına yatırım yapmalarını istedi.
Ülkelere altyapı
hizmetlerini tamamlamaları için kredi sağlayan Dünya Bankası, sürekli olarak
kamu kurumlarını hedef aldı ve bu hizmetlerin ancak özel sektör tarafından
etkin ve verimli bir şekilde sunulabileceğinin altını çizdi. Sağladığı
kredilerin ön koşulu olarak da su hizmetlerinin ticarileştirilmesini ve
özelleştirilmesini şart koştu. Bu konuda IMF ile ortak çalıştı.
Bu alanda diğer
bir kurum da Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) idi. DTÖ’yü kuran anlaşmalardan biri
olan Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’nın (GATS) maddeleri arasında su
hizmetleri ve kaynaklarının özelleştirilmesi bulunuyordu. Bunu özellikle AB
istiyordu, zira dünya devi üç su şirketinden ikisi Fransızlara, biri de
Almanlara aitti. Bu ülkeler kendi şirketlerinin önünü açmak istiyorlardı.
DB, IMF ve DTÖ
gibi aktörlerin alanı şekillendirdiği bir süreçte BM birden ağız değiştirdi;
1992 yılında düzenlediği Su ve Çevre Konferansı ile Çevre ve Kalkınma
Konferanslarında “suyun ekonomik olarak alınıp satılabilecek ticari bir mal”
olduğunu belirtmeye başladı. Konferanslarda su sorunu küresel ölçekte yalnızca
bir işletme sorununa indirgenmişti; artık piyasa koşullarına açılabilecek ve
kamu hizmeti anlayışı dışına çıkarılabilecekti.
Bu gelişmeler
çerçevesinde Birleşmiş Milletler’in aldığı bir kararla 1993 yılından itibaren
22 Mart “Dünya Su Günü” olarak kutlanmaktadır!
Birçok kurum
üzerinden dağınık bir şekilde yürütülen su politikalarını tek bir elde toplamak
isteyen sermaye 1996 yılında Dünya Su Konseyi’ni kurdu ve 1997 yılından
itibaren her üç yılda bir Dünya Su Forumu düzenlendi. Son olarak 12-17 Mart
2012 tarihlerinde Fransa’da 6. Dünya Su Forumu yapıldı. Forumların özünü
sermayenin su kaynaklarını paylaşması, suyun fiyatlandırılması ve iyi bir
yönetişim ile yönetilmesi, kısacası “suyun ekonomik bir mala dönüştürülmesi”
oluşturmaktadır.
Sermayenin amacına
ulaşması halinde, şimdiye dek pek de farkında olmadığımız şeyleri yavaş yavaş
görmeye başlayacağız; çayın ve çorbanın sudan yapıldığı gibi!
Oysa su en
önemli doğal varlıktır. Susuz bir hayat mümkün değildir. Yaşamak için otun,
böceğin, kuşun, insanın, kısacası tüm canlıların su üzerinde hakkı vardır,
ticarileştirilemez! TMMOB Ziraat Mühendisleri Odamızın da içerisinde yer aldığı
Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu bu konudaki onurlu mücadelesini
devam ettirmektedir.
Dünyadaki su kıtlığı, suyun
tekelleşmesi, küresel ısınma, kuraklık, damacana mı arıtma mı , filtre mi?
Bugün bu konulardan dem vurmak yerine, hane halkından biri olarak küçük
dünyamda “suyumu korumak adına “ neler yapıyorum biraz bahsetmek isterim:
- Öncelikle, hem saç sağlığım için hem de enerji, su, kozmetik tüketimini azaltmak için saçlarımı haftada 1 kez yıkadığımı belirteyim. Kızımın saçlarını da 10 günde 2 haftada bir yıkıyorum. Saçlarımız kuru olduğu için görüntü kirliliği olmuyor. Uzun ve kıvırcık saçlarımızı arındırmak için litrelerce su harcamamıza gerek kalmıyor. Vücut duşunu da günde en az 1 kez almaktayız. Kovaya su doldurarak, ya da düşük ayarda suyu açarak hızla işimizi bitiriyoruz.
- Kimyasal içerikli şampuanlar ve duş jellerini de bırakmak, atık suya etkimizi azaltma adına güzel bir adım oldu.
- Diş fırçalarken, tıraş olurken, kişisel amaçlı su kullanımında da bardak kullanarak hem evde israfı önlemeye yönelik bir bilinç oluşturdu hem de ciddi anlamda tasarruf sağladı.
- Elbette bulaşıkları makinede yıkıyorum. Ancak bunun sudan tasarruf etmesi , elektriği harcamasıyla birlikte ev ekonomisine katkı sağlamıyor. Üstelik bulaşık deterjanları kimyasal. Ancak zaman tasarrufu ve yüksek ısıda hijyen sağladığı için ben makine kullanmayı tercih ediyorum.
- Çamaşır makinesi kullanımı da azaltmak su kullanımını azaltmam da oldukça etkili oldu. Haftada 10-12 makine yerine en fazla 5 kez makineyi çalıştırıyorum.
- Bir çamaşır makinesi tek bir çalıştırmada 176 litre su harcar. Makinenizi haftada bir kez bile az kursanız, yılda 9 ton suyu kurtarırsınız. Benim haneme de 45 ton suyu kurtarmak olarak yansıyor.
- Balkonları da 1 kova suyu ile temizlemeye dikkat ediyorum. Hortumu takım saatlerce balkon, teras yıkamıyoruz. Bunun yerine su ile oynama hakkımızı yazları bahçemizdeki sebzeleri, meyveleri , çiçekleri sulamaktan yana kullanıyoruz.
- Meyve ve sebzeleri yıkarken, yeşillikleri temizlerken mutlaka sirkeli suda bir süre bekletiyorum. Bu suyu bir cam kasenin içine hazırlıyorum. Böyelikle saatlerce su açık kalmıyor, sadece durulama için kullanıyorum. Ayrıca mutfağımda plastik kullanmıyorum. Sıcak su ile petrol ürünlerinin aktifleşmemesine dikkat ediyorum.
- Genel kapı/cam/yüzey temizliklerinde de sirkeli su, arap sabunlu su ile 1 kovayı geçmeyecek şekilde su kullanımıma dikkat ediyorum.
- Sifonu gereksiz yere çekmemek gibi, tamire ihtiyaç duyan musluk/ tesisata bakım yapmak gibi katkı sağlayan işler dışında arabamızı yıkatırken de öncelikle sildirme yöntemini kullanıyoruz çok ciddi bir kir leke yoksa litrelerce su harcayarak fosur fosur arabamızı yıkamıyoruz. (uvalet rezervuarlarının su depolama kapasitesi 9 litredir. 4 kişilik bir aile 9 litrelik tuvalet rezervuarı ile 1 ayda yaklaşık 3 ton su tüketir. Bunun yerine, 1,5-2 litrelik plastik şişeye su doldurulup rezervuara konulması, su tüketimini yaklaşık yüzde 20 oranında azaltacaktır.)
- Tuvalet kâğıdı, kâğıt havlu ve sigara izmaritlerini tuvalate atmıyoruz. Çünkü, bunları gidermek için normalden daha fazla su harcamak zorunda kalacağımızı biliyoruz.
- Evlerde suyun yüzde 35'i banyoda, yüzde 30'u tuvalette, yüzde 20'si çamaşır ve bulaşık yıkamada, yüzde10'u yemek pişirme ve içme suyu, yüzde 5'i ise temizlik amacı ile kullanıldığı düşünülürse kadınların su tüketiminde daha aktif rol oynadığını görüyorum ve genelde yönlendirmeleri, bilgi paylaşımını evde ben yapıyorum.
- Yaz tatillerinde her denizden sonra yine saça şampuan yapmıyoruz. Deniz tuzunu akıtmak, belki sabunlanmak yetiyor.
- Bazı plajlarda duş sistemi oluyor. İskelede olan duşların suları denize akıyor. Buralarda tuzunu akıtan bazı tatilcilerin şampuan ya da saç kremi kullandıklarına şahit oldum. İnsanları uyarıyoruz. Saçından vücudundan çıkan kirle birlikte reaksiyona kirmiş köpüklerle dolu denizde yüzmek istemediğimizi kibarca anlatıyoruz. Su hakkımız hakkında konuşmaya ailecek bayılıyoruz.
- Seyahatte, işte, okulda, bağda, bahçede suyu kimlerle paylaştığımızı fark ederek tüketmeye gayret ediyoruz. İçindeyken de , içerken de , yağarken de, donarken de suyu çok seviyoruz. Sıcak suya biraz temkinli olmaya başladık, eskiden neredeyse kaynar suyla duş alırdım şimdi daha dinç ve sağlıklı olmak için ılıktan soğuğa çalan suya alışmaya başladım.
Su içerken zorlanırsak limonla, tarçınla, meyve ile,
otlar ile tatlandırıyoruz zaman zaman. Su hatırlatıcılarımızın sözü dinliyoruz.
En temiz suyun doğada olduğunu biliyor, kaynak
bulunca bidonlarımızı dolduruyoruz. Doğaya saygı duymazsak, doğayı kendimizden
korumazsak muhtaç olduklarımızı bulamayacağımızı biliyoruz.
Düğünlerde altın, para yerine saf su takılacağı
günleri görmek istemiyoruz. Misafirliklerde su ikram etmenin zenginlikten
sayılacağını bugünden biliyoruz..
1 bardak asitli içeceği böbreklerden atmak için dahi
8 bardak suya ihtiyaç duyuyorsak, kirlettiğimiz dünyayı yıkamak için ne kadar
suya ihtiyacımız olduğunu da trajikomik şekilde izliyoruz.
Kirletip, temizlemek, arıtmak, damıtmak, temiz suya
para harcamak için düşünceler denizinde kaybolmak yerine temizleşip, sadeleşip,
yüklerden kurtulup, öze dönüyoruz.
Hep birlikte yaparsak daha kolay olmaz mı?
Kutladım gitti, SU GÜNÜ, SU ÖMRÜ!
Yorumlar
Yorum Gönder