Kömürlük
Bazen protokol gereği bir takım insanları hayatınıza alırsınız.
Yalnız olduğunuz zamanlarda tercih edip iletişim kurmaya gerek duymadığınız tarzda insanlar , ya iş nedeniyle , ya eş nedeniyle ya da kıramayacağınız biri nedeniyle , sürekli çevrenizde bulunmaya, hayatınızın kömürlüğü gibi atıl ama depo olarak doldurduğunuz boşluklarda yer etmeye başlar.
Gel zaman git zaman , kömürlükte üreyen bir takım canlılar gibi , bu kişilerin de türlü cambazlıklarla sizi kendi dünyalarına çekmek için 'olay' çoğaltmaya başladığını görürsünüz. Sizinle -takılmak -, sizinle görülmek , sizinle anılmak isterler ve bunu başarırlar . Evinize gelir gider , sofranıza oturur , yatağınızda belki yatarlar. Sizin aklınıza ise hiç gelmemiştir 'acaba'lar', 'ama'lar'. Hatır için paylaşmaktan öte , keyif almaya çalışırsınız çoktan. Kendi aleminizdesinizdir ve salt yaşamı sürdürmektir huzurla amacınız .
Lakin bu kapılarınızı açtığınız insalar , malum, hayatınızın kömürlüğünde olduklarını unutturmazlar size ve ne kadar ısrarla oturma odasına davet etseniz de yanaşmazlar misafir terliği giymeye. Yani kıymet verdiğinizi anlamazlar ne kadar çabalasanız da...
Arkanızdan konuştuklarını duyarsınız önce, sizi en yakınlarınıza kendilerince anlatmaya başlarlar. Kömürlükte dilinde dedikodudur işin aslı.
Sonra kıskançlıklarını gösterirler , dillerinin kemiği , ağızlarının torbaları hiç olmamış mıdır? Yoksa sonradan mı kaybolmuştur farketmezsiniz.
Derken ortak hısımlarınızla husumet çıkarmaya çalışırlar aranızda...Kaya gibi sağlam ilişkilerinizin altında ezilirler. Bu kez de acırsınız. Dönüp dolaşıp hep aynı noktada sonlanır dialogları . 'Ama sen benim ne yaşadığımı biliyor musun'lar, senin tuzun kuru tabii'ler, sen şanslısın ben dünyanın en kötü insanlarıylayımlar'....
Yıllar geçer , kişiliğine, evliliğine , ailene, işine , yavruna, zevkine, bedenine ve ruhuna yapılan her saldırı kulak arkası edersin, görmezsin, anlamak istemezsin...Alınmak yerine zaten formalite üzerine kurulu ilişki diyerek önemsemezsin...Ama bir gün gelir. O kömürlük dolar, dolar, taşar...
İçinde emekçi madencilerin elması olsa da taşsa dersin ama bakarsın ki yok.
Temizlenmesi, arınması , yıkanması ve paklanması gereken bir sürü kötü ŞEY dolmuş evinin, ruhunun, kalbinin deposu .
Sen de naparsın?
Alırsın neferini koluna, bebeni kucağına , atarsın kendini doğaya...
Birine çöpleri toplarırsın güçlü kollarıyla seni sarar , diğerine tozları aldırırsın, bilhassa salyalarıyla her yeri parlatır
Her zaman sırtını dayayabileceğin bir çınarın olduğunu bilirsin , temizlik sonrası kahve cigaranı tellendirebileceğin. Ve oturur bunu yazarsın , arınmış , genişlemiş ve özgürleşmiş hissederek ...
Bilirsin ki , bir Türk kadını , balkonu kapatıp mutfağı genişletiyorsa, kömürlüğü de temizletip çiçeklik yapabilir sözüm ona!!!!!
Yorumlar
Yorum Gönder