Fincan ve Fİ- n- Can





Yine bir gün - Gülse Birsel'in de dediği gibi- gribal konjonktür  etkisindeydim. Salondaki üçlü koltukta iki seksen yatıyordum. Ayaklarımın ucunda 3 yaşındaki hasta bakıcım çizgi film izleyerek "usluca" meyvesini yiyordu. 
Hastalıktan muzdarip şiş gözler, şiş boğaz, tıkalı kulaklarla üstümü değiştirecek , kızımla ilgilenecek mecali de bulamıyordum. Kitaplığın ortasındaki dev aptal kutusundan gelen sesler beynimdeki kayalara çarpıyor, beni sersemletmeye ve uyuşturmaya devam ediyordu. Hastalığın etkisinden bağımsız, ayrıca bir karar alma Arife'sinde , farklı konularla ilgili radikal değişikliklere gitmek için cesaret arayışlarımın da olduğunu bir dönemdi. Acı çekiyordum . Bağışıklığımı savunma mekanizmama dönüştürmüş derin üzüntülerimi fiziksel rahatsızlıklarımla kamufle eder olmuştum. Anlaşılmama'nın rövanşını, tüm sorumluluklardan elimi eteğimi çekmekle alıyordum. Tüm bu söylediklerimin o An , farkında olmadan...

Annelik vicdanına demirlemiş beynim elbet bir yerden başla diyor, başım ise her saç teli iğne gibi batarcasına yanarak acıyordu. İçleri perşembe pazarına dönmüş üç ayrı kitaplık, mutfağa güzellemeler sunan ünite, satranç kupaları, fincan takımlarının en nadide örnekleri, fotoğraflar , hatıralıklar, oyun konsolları , DVD 'ler...Görüş alanımın çeperine takılmış oyuncaklar; diz battaniyesi, yastıklar ve sehpada kendi çevresini işaretleyen soğuk bir fincan ...
Kimi zaman, güdüsel eyleme geçen herkes gibi, şaha kalktım aslında...Tuvalete gitmen, vakti gelince  doğurman, açken iştahla yemeğine başlaman gibi...Beynin devrelerini kapatıp, ihtiyacın giderilmesine akarsın...İşte aynen böyle başladı benim hikayem...O sehpadaki fincandan sebep kahve lekesi , doğumu müjdeleyen nişan gibi, beni harekete geçirdi . Yeni bir hayata dönüşmenin ilk çığlığı o anda atıldı: 

♻️ Yataktan bir hışım fırladım üstümü değiştirip, saçımı bağlayıp kollarımı sıvadım. 
♻️ Kızıma küçük bir oyun oynayacağımızı söyledim ki ortalığın az sonra nasıl minik eşya dağları ile dolacağına şaşırsın, eğlensin ve kazalara mahal vermesin. 
♻️ Kitaplıklardaki tüm kitapları ve şey'leri halıya döktüm.  3 kitaplığı da tek başıma salondan çıkardım 💪🏻

♻️ Tv ünitesindekileri de yine halıya döktüm, duvara dayadım. 

♻️ Yemek masasındaki biblo, süs gibi şey'leri de yere indirdim. Ardından başladım ayıklamaya: Öğrencilere verilecekler; kütüphaneye yollanacaklar; hediye edilecekler; bize kalacaklar vs. Şimdiki bilgim olsa satılacaklar diye bir kalem de açardım, fazlalıkların paraya dönüşmesi de güzel bir şey. 

Dediğim gibi daha az eşya ile sadelikle yaşam hakkında henüz farkındalık kazanmaya başladığımdan sistematik şekilde değil, içgüdüsel- agresif ve sert bir şekilde direkt durumun içine giriverdim. 

♻️ Kumaş perdeleri ve fon perdeleri çıkardım. Cam balkondaki çiçeklerimi görünce artık gönlüm de açılıyor.  Fazla yastıkları ayırdım. 

♻️ Kitaplıklar çıktığı için ferahlayan alana keyif düşkünleri için rahatlama alanı yarattım. 

♻️ Yemek masasının lezzetli sofralara, uzun misafirliklere taban olmasından başka görevi olmasın dedim. Hep hazırolda ve boş olsun . 

♻️ Kumandaları ve oyun gereçlerini çekmeceye kaldırdım. "Kumanda senin altında mı baksana" cümlesini tarihe gömdüm. 

♻️ Çocuk daha ferah salonda koltuktan koltuğa atlarken , hoplayıp zıplarken, kayarken ufak ev kazalarına  daha stressiz ve sakin kalabilmenin tadına vardım hatta. 

Salonu bu şekle sokmak 1 gecemi aldı. Bozguna uğrayan her dağınıklık, evden çıkan her fazlalık duygu dünyama da bir göndermeydi aslında. Bir metafor. İmgeleştirme...Attıkça rahatladım, rahatladıkça daha kolay vazgeçtim. Eşyalara tutunmak yerine an'lara saplanmayı seçtim. İşte bu yüzden kan ter içinde işimi bitirdiğimde hastalığım da hafiflemiş, iyileşmiştim . 

Keyifle koltuğa yığılıp günün son kahvesine uzandığımda , içinde olduğum döngüye şükrettim. Bir kahve ile başlayan azalma/ arınma/ sadeleşme adı her ne ise ( ben küçülmeyi seviyorum) yine bir kahve ile taçlanarak evrimini tamamladı . 

Sonrası hızla , heyecanla geldi. Çekmecelerde, kilerde, balkonda, antrede, deterjanda, makyajda, halıda, yemekte, sunumda, etkinlikte, harcamada, trafikte ve en çok dil ile düşüncede azaldık, azalıyoruz, azalacağız. 



Yaş aldıkça gençleşen ruhlara, küçüldükçe genişleyen mekanlara, azaldıkça güçlenen anlamlara, ilhamla ! 

Yorumlar

Popüler Yayınlar