HIZLI MODA / TEMİZ GİYSİ

TAM 12 GÜN…


12 Gündür Yazamıyorum. Blogu açtığımdan beri ilk kez böyle bir ara verdim. Deneyimlerimin yazıya dönüşmesine fırsat vermek için nadasa bıraktım diyelim.

Minimalist yaşam felsefesinin “Eşyalarla İlgili” kısmına odaklandıkça, farkındalığın ve çabanın sadece “azaltmakla ilgili” olduğunu düşünmüştüm. Ancak aynen bir matruşka gibi, eşya ironilerinin de içini açtıkça yeni yeni süprizlerle karşılaşmaya devam ediyorum.

Kıyafetleri örneğin,

Ayırdık, dağıttık, sattık, elden geçirdik ve grupladık değil mi?

Alışveriş için artık bir stratejimiz var.

Dolaptaki az parçayla nasıl kombinasyonlar yapabileceğimizi hesapladık.

İkinci el fırsatları takibe aldık ve diğer eylemler…





Gelin bir 10 yıl geriye gidelim birlikte...

2007-2011 yılları arasında hem para kazanmaya başlamanın mutluluğu hem para harcama kararının tek elimde olmasının rahatlığı ile düşüncesizce ve savurganca alışveriş yaptığım bir dönemdi.

Yılda 2-3 hafta sonu uçak biletlerimizi ayarlayıp İstanbul’a sadece alışveriş yapmaya geldiğimizi hatırlıyorum. Arkadaşlarım ve ben iş nedeniyle bulunduğumuz şehirlerde mağazaları olmayan az sonra isimlerini vereceğim “FAST FASHION” markaların çantalarına, tulumlarına, elbiselerine sahip olmak için “İNDİRİM” dönemlerinde en az birkaç maaşımızı bırakacak şekilde yerli turistten hallice AVM gezerdik.


Bir de online alışverişin olmadığı (hepsiburada.com hariç) , kapıda ödemenin keşfedilmediği, yurtdışı gönderilerin henüz adının dahi konmadığı dönemlerdi. Aramızdan biri “alışveriş seyahatine” katılamayacak olsa, onun yerine de uygun parçalar düzülür, ekstra bir bavul daha havalimanında bagaja verilirdi.




2017’nin Nisan ayında yaklaşık 2 hafta boyunca yaptığım “ ADİL TİCARET”  ve “HIZLI MODA” çalışmasından yıllar yıllar önceydi….

Örneğin ZARA’dan aldığım şahane triko kazağımda beyaz bir kuğu gibi süzülürken, o kazağı dokuyan BANGLADEŞ’li Layne’nin ayda 30 dolara çalışmak için 5 yaşındaki kızını köyüne, ailesinin yanına bırakmak zorunda olduğunu ve onu yılda sadece 1 kez görebileceğini bilmeden önce, sabahları ne giysem diye düşünmez, zaten akşamdan ertesi gün giyeceğim kıyafeti ayarlar öyle yatardım. Dolayısıyla, beyaz kazağın altına giydiğim Mark & Spencer eteğimin dikişindeki kusurun, kumaşındaki pamuk kalitesi farkından kaynaklandığını fark etmezdim bile. Farkımı ortaya koyan kıyafetimin renk ve doku uyumuydu diyebilirim.

Haftanın her günü değil, haftaların hatta ayların her günü farklı giyinebilecek kadar çok giysimin olması, Dünyada her 6 insandan birinin moda sektöründe çalışmasından dolayı değil, benim bitmek tükenmek bilmeyen MODA İŞTAHIMDAN dolayıydı. Her arz kendi talebini mi yaratırdı yoksa? Bu noktada biraz aklım karıştı.

Benim her geçen gün kabaran iştahım karşısında yetersiz kalan koskoca tekstil firmaları elbette çözümü yüklü üretimde bulacaktı. Bol, hızlı ve GDO’lu…Dünyada GDO’lu pamuk üretimi son 10 yılda %80 artmasına tek başıma vesile olmuş dahi olabilir miyim acaba?




Elbette pamuk üretiminde çalışan dünyalıların kanserle mücadelesi, doğum kusurları, zihinsel ve fiziksel engelleri benim umrumda olmadı şu 10 yıl boyunca, zaten onlarla ilgilenen tohum şirketleri ve bağlı oldukları hissedarların, ilaç şirketleri yardıma hazırdı.


Ülkeler arası anlaşmalarla, şirketlerine kar sözü alan hissedarlar elbette GDO’lu tohumları önce %1 , ben dolabımı doldurmaya devam ettikçe de %17000 kar ile satmaya devam edeceklerdi.


Tohumlar, gübreler, patentler, ilaçlar denkleminde kazan-kazan sonucuna ulaşan HIZLI MODA DEVLERİ reklamlarla, indirimlerle, üyelik kartlarıyla, mail yağmurlarıyla müşteri çekmeye çalışırlarken benim için reklam harcamalarına yatırım yapmalarına dahi gerek yoktu.




Zira Harley Botlarım, Nike-Adidas sporlarım, Steve Madden stilettolarım, Mango elbiselerim, Benetton kazaklarım ile ben, zaten yürüyen reklam panosu gibiydim.

Lewis olmayan jeanler üstümde durmuyor, VS etiketi olmayan bikiniler bavula girmiyor, Ray-Ban yazmayan gözlükler göstermiyordu.

Hintli Abhimanini amcanın, tarımdan para kazanamadığı için diğer 249.999 çiftçiden sonra intihar etmesi ise beni hiç mi hiç ilgilendirmiyordu.




Ne yaşıtlarıma göre kazancım yüksekken, ne ailemle yaşadığım dönemde masraflarım yokken hiçbir zaman para biriktirmeyi düşünmedim. Çünkü her zaman harcayacak bir şeyler vardı.

Orta sınıf olmanın gerekliliklerini tüm kalemleriyle yerine getirdim. Totaliter propaganda aracı olan reklamlar bir dönemden sonra beni ziynet eşyalarına yönlendirmiş olsa da ben kıyafet almaktan hiç vazgeçmedim.

HIZLI MODA Beni yok etmeye devam etti. Tıpkı bundan 20 yıl önce %400 daha zengin olan diğer orta sınıf temsilcileri gibi…

Materyalizm arttıkça psikolojik sorunlar da artıyormuş elbette hemen inanmadım. Alamayanların, harcayamayanların, gösteremeyenlerin ezik savunma mekanizması üretimi kof cümleler olarak gördüm.

Elbette harcayacaktım, elbette Sisley Tavşan yünü hırkaya bilmem kaç dolar verecektim. Yıllarca okumuş, dirsek çürütmüş, kazandığım parayı son kuruşuna kadar hak etmiştim. Çünkü sabah 8’de mesaim başlıyor, ayın en az 2 haftası gece 12 servisi ile işten ayrılıyordum. Çoğu pazarı yine şirkette geçiriyor, cumartesileri temizlik için anahtarı Zeynep Abla’ya verip, elime bir poğaça alıp şirkete doğru yol alıyordum.

Öğle yemeklerini genelde  yanmış yağlı ızgaralarla, akşamları meyveli yoğurtlarla geçiştiriyordum.
Çekmecemde cips paketleri, ithal çikolatalar, çantamda orijinal parfümler ve çakma kekler bulunduruyordum.

Çok çalışıyordum.

Kariyer yapıyordum.

Ailemden ayrı geçirdiğim 7. grip; 2. zatürre; 6. bahar alerjisi ve sayısız özel günlerin karşılığını şimdiki yaşlarımda alacağımdan emin, topuk seslerimin soundtrack’i eşliğinde, şehirler, şirketler, oteller, havalimanları arasında koşturup duruyordum.

Ve hala hiç deri ceketim olmamıştı J

Yani bizimkilerin aldığı kendi zevkim olmayan evladiyelik siyah ceket dışında.




Deri fabrikalarının doğaya hergün 50 milyon lt zehir akıttıklarını tahmin edemezdim değil mi?
Bu atıklar yüzünden nehirlerin kirlendiği, o nehir sularıyla tarım yapmaya çalışanların zehirlendiğini ben nerden bilebilirdim?

Eskiden bu kadar kapsamlı internet mi vardı ?

Mesela Çinli Bao-zhi kuzusunun içme suyuna karışan kimyasal yüzüden sarılık olması, annesinin ellerinde ve ayaklarında hissizlik başlaması, suyun içindeki krom yüzünden kanser olan babasına bakmak için 12 yaşında çalışmaya başlamasını düşünemezdim.

Kahverengi mi Taba mı?

Tek düşündüğüm buydu…

..................................................................................................................................

O yoğun alışveriş yaptığım yıllar sonrasında büyümenin ve seçici olmaya başlamanın getirisi ile alışveriş hacmim miktar olarak küçülse de ekonomik olarak aynı çizgide devam etti diyebilirim.

Evlilik, evin sorumlulukları, çocukla başlayan yeni ihtiyaç kalemleri, harcamalarımda otomatik düzenleyici gibi görünse de kızım üzerinden yaptığım alışverişler daha düne kadar patolojik seviyedeydi.

H&M, Mango Kids, Zara Kids, GAP, B&G, Benetton, C&A (TR'den çekilmeden önce), Marks& Spencer, Mother Care, Carter’s gibi HIZLI MODA devlerine anlamsız harcamalar yaptık.

Çocuklar çok hızla büyüyor ve bir giydiğini diğer sezon giyemiyorlar bunu hepimiz biliyoruz ancak tahmin edebileceğiniz bir çok nedenden dolayı yaklaşık ilk 2 yıl boyunca yüklü bir depolanacak kıyafet ve dağıtılacak kıyafet stokları yarattık.


Eskiden 2 sezon olan kıyafetlerin “Hızlı Moda “ akımıyla yılda 52 sezona çıkmasının en büyük tetikleyicisi “düşük fiyat” politikası olunca, evlerimizden çıkan kilolarca kıyafet çöpüne de hala şaşırsak mı?

1 Amerikalının yılda 40 kg tekstili çöpe attığını öğrenince Türkiye’de de tablonun vahametini tahmin etmekte zorlanmasak gerek.
…………………………………………………………………………………………….

2 haftadır, Temiz giysiler üzerine araştırma yaparken geldiğim noktada şunu hissediyorum: PİŞMANLIK!

Aptallıkla, cahillikle, düşüncesizlikle taçlanmış büyük bir pişmanlık…

Evdeki giysileri elden geçirirken, örneğin bir Beshka Taytı yıkamaya atarken, etikete baktığımda sadece şunu görüyorum: Kamboçya’da asgari ücretin 160 Dolar olmasını talep etmek için protesto eden işçilerin kanını…Devlet müdahalesi ve polis kurşunuyla öldürülen onlarca 25 yaş altındaki kadınların kanını…

Petrolden sonra dünyayı en çok kirleten 2. sektör olan MODA’nın öncelikle kızlarımızın, hem bireysel imajlarını hem beyinlerini hem de geleceklerini nasıl Hint nehirleri gibi zehirlediğini (Aynı örnek Türkiye’de de var.)

Çiçekli Benetton elbisesiyle gülücükler saçan arkadaşımın “yakışmış mı” demesine ne cevap vereceğimi bilemeden gözümün önüne gelen RANA Plaza göçüğündeki kadın cesetlerini es geçmeye çalışıyorum.

Ama, olmuyor.

Artık şartlar değişti. Bilgi ve öğrenmeyle acılarla, göz yaşlarına boğularak çekirdeğini yuttuğum ŞAHANE MODA GÜNLERİ burada sona erdi.

Ailemizde, ihtiyaç halinde yapılacak tekstil alışverişi;

  • Onurlu yaşam standartına izin veren geçim ücreti
  • Adil Ticaret
  • İnsani Çalışma Standartları ve İş Sağlığı Güvenliği
  • Ekolojik Koşullar gibi standartlara uyan ve koruyan YEREL kuruluşlardan yapılacak.


Türkiye’de bu standartlara uyan pek çok üretici olduğu gibi,üretimini 3. dünya ülkelerinde yaptıran ve uluslararası standartlara dahi (ILO gibi) uymayan pek çok firma var.

LCW, Mavi gibi Türk firmaları taze imzalayanlardan ancak şuan DEFACTO hala imzalamadı, Benetton da öyle. 
Hatta Benetton Rana Plaza Felaketindeki tazminat borcunu hala tamamını da ödemedi.






Sadeleşirken çıktığım öğrenme yolculuğunda bu kadar çok utanacağım aklıma gelmezdi.

Bu utançların bir kişiye dahi vesile olması günahlarımı hafifletmeyecek ancak, talebi düşürecek her eylem belki bir hemcinsimin kaderinde küçücük bir güzelliğe vesile olabilecek diye ortak akıla inanıyorum, gençler kelebek etkisi diyebilir.

Her sezon giysi odasının / dolabının önüne geçip “giyecek hiçbir şeyim yok!” diyen bizler değiliz, bizler sadece kodaman hissedarların dublörüyüz.


Şimdi Etiketlerin üzerine kanı bulaşmış insanların dublorü olma evrimindeyim!


“MODA İÇİN ÖLMEK İSTEMİYORUM”






PS: Merak edenler için

http://www.temizgiysi.org/
https://cleanclothes.org/

Belgesel Önerisi: The True Cost


Yorumlar

  1. İstek değil ihtiyaç alışverişi yaparak, sıfır yerine ikinci el kullanımını teşvik ederek daha bilinçli bir alışveriş yapabiliriz. Bilinçli ve tasarruflu alışveriş konusunda https://www.tarz2.com/neden-Ikinci-el-kiyafet-giymeliyiz linkine tıklayarak, makalemizi okuyabilir, ilham alabilirsiniz. 💚 Çok sevgiler 🙏

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar