Zero Waste: Sıfır Atık ile Sade Yaşam
Merhaba,
Gönüllü sadelik için yola çıkarken yolculuğun bu
noktaya geleceğini tahmin edemezdim.
Sadeleşirken o kadar çok bilgiyle donanıyor, o kadar
çok öğreniyorum ki, beni bu yola sokan her sebebe şükür ediyorum.
Çöplerimize atık demeyi, kağıt –cam-plastik-atık
yağ-pil-hayvanlar için yemek olarak ayırmayı öğrendik.
Ardından atıklardan geri dönüşüm projeleri yaptık,
hatta sergimizi açtık.
2 haftadır atıkları sadece ayrıştırarak biraz da okuma
ve araştırmalarla içimize çekilerek minimalist felsefeye hizmet etmeye devam
ediyoruz.
***************************************************
Bahar yorgunluğundan da etkilendim tabii. Kendimi bu
tembelliğe de teslim ettim. Biraz zihnen de dinlendim diyelim.
Şimdi ne yapıyorum biraz bahsedeyim:
“Zero Waste Home” denen akımla birlikte öğrendiğim, “Sıfır
Artıkla Yaşam”, “Atıksız Sofralar”; “Atıksız evler” yaratmaya çalışan insanların
ilhamlarını kendi hayatımıza uyarlamaya çalışıyorum.
Sofrada Sıfır Artık Kampanyası:
Kısa adı ÇEKÜD olan İstanbul merkezli sivil toplum
kuruluşu, ‘Çevre Kuruluşları Dayanışma Derneği’dir. 1999 yılında çeşitli meslek
gruplarından oluşan çevre gönüllüleri tarafından kurulan ÇEKÜD; 8 milyar insanı
hedef alan çalışmaları ile çevre bilincini artırmaya, çevre ahlakını
geliştirmeye, çevreye duyarlı bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyor ve bu kapsamda “Sofrada
Sıfır Artık” kampanyasını başlatmış.
Eğitim kurumlarında, halk evlerinde ve çeşitli STK’larda
yapılan bilgilendirme eğitimleriyle hane halkını bilinçlendirilmeye
çalışılıyor.
Mesela:
Ülkemizde, günde 200 gramlık 123 milyon adet ekmeğin
üretildiğini, bunun sadece 116-117 milyonunun tüketildiğini ve ne yazık ki 6,1
milyonunun israf edildiğini?Bir yılda israf edilen ekmek bedeli ile Türkiye’de
100 yataklı 60 hastane veya 32 derslikli 180 okulun yapılabileceğini?
Bir kilo buğdayın bir kilo ekmek demek olduğunu
dikkate aldığımızda, 450-500 bin ton buğdayın her sene israf edildiğini?
İsraf
edilen ekmeğin ülke ekonomisini yılda yaklaşık 700 milyon dolar kayba
uğrattığını?
Türkiye'de yaşayan 70 milyon kişinin sofrasından
çöpe atılan sadece bir pirinç tanesi ile (2,5 ton) 30 bin kişinin açlığının bir
nebze olsun giderilebileceğini?
Gelişmekte olan ülkelerde yılda 150 milyon ton
buğdayın heba olduğunu biliyor muydunuz?
Ayrıca bu kaybın, tüm fakir
ülkelerdeki açlığı ortadan kaldırabilecek buğday miktarının altı katını
oluşturduğunu?
gibi bilgilerle gerçek dev istatistiklerle bizi
ehlileştiriyor, ÇEKÜD.
Acı fakat gerçek…
Peki ne yapabiliriz? Neyi nasıl yapabiliriz?
Sofralardan ekmeği çıkarırsak zaten ekmek artığı
olmayacaktır değil mi?
Ekmeğin şeker olduğunu söyleyen Canan Hocam’a selam
olsun, hem Karatay beslenmesinde yeri olmadığı için hem de sürekli bayat ekmek
çıkardığımız için ekmek almayı bıraktık.
Daha önce bayat ekmekleri köfte, çorba için
değerlendirirdim. Fırınlayıp robottan geçirip kavanozda saklayabilirdim. Artık
bunları da iş planımızdan çıkardık.
Ayrıca ekmeği poşette saklamamakta yarar var.
Dilimleyerek tüketilmeli ve ihtiyaçtan fazlası alınmamalı..
Yemeklere gelince,
Akşam 2 çeşit yemek yaptınız, ikisi de yarımşar
tencere arttı diyelim. Ertesi gün yemeği misafirlikte ya da dışarıda yediniz,
bir sonraki gün de yemek yemeyecek kadar eve geç geldiniz…Ne oldu? Hem yemek
tazeliğini kaybedene kadar tüketilmedi hem de malzemeler, emek israf oldu.
Yenmeyecek taze yemekleri ilk gününde dondurucuya cam kavanozla
kaldırabilirsiniz. Eğer yemeğin ihtivası buna uygun değilse hayvan dostlarınızla
paylaşabilirsiniz.Ben okula götürüp öğlen yemeklerimi bu şekilde programladım.
Hala da arttıysa da, mahallenin köpeğine götürdüm. Bozulmaya yüz tutmuş yemekleri
asla hiçbir canlıya teklif etmiyorum. Yemeklerin saklanma süreleri ile ilgili
resmi bilgilere bakabilirsiniz ancak ben 4. günden (4 dahil) sonra hiçbir yemeği
tüketmiyorum. Sebze yemeklerini de en fazla 2.gün tüketiyorum, zeytin yağlıları
ısıtmıyorum. ( Tarhana çorbasını 1 gün içinde )
Atıksız Yaşam Konusundan devam edelim:
Mutfak
İhtiyacım olmayan her şeyi elden çıkardım. Tekrar
tekrar kullanılabilir paternde yardımcılarla işlerimi görüyorum. Mesela bez
çantalarla pazara gidiyorum. Cam kavanozlarla yemeğimi taşıyorum, BPA içermeyen
şişelerden herkese aldım, herkesin suyunu buradan içmesini sağlıyorum. Okulda
kendi termosumu kullanıyorum yıkayıp yıkayıp içeceğimi değiştiriyorum,
karton-plastik bardak kahve dükkanlarında dahi kullanmıyorum.
Hazır yemek almıyorum. Hazır mantı, döner, tavuk
ürünleri, konserve kullanmıyorum. Böylelikle teneke ya da cam hatta plastik
olan çöpleri de çıkmıyor. Konserveleri annemlerle yapıyoruz, cam kavanozları
tekrar kullanıyoruz. Yoğurt da evde yapılınca yoğurt kabı atığı olmuyor. Abur cubur almıyoruz, yine onların da
paketlerinden kurtulmuş oluyoruz. Evde şekersiz bol meyveli, yemişli tatlılarla
neşeleniyoruz.
Muftakta deterjan kullanımında da ciddi sınırlama
olunca yine deterjan atıklarından ve ambalajlarından kurtulmuş oluyoruz. SİRKE
en çok tükettiğim mutfak malzemem. Yumurta kaplarını da çiftlikler için
biriktiriyoruz.
Alünminyum folyoyu en son ne zaman aldık
hatırlamıyorum bile, kullanmak akıl karı değil, araştırabilirsiniz zararlarını.
Plastik kilitli dolap poşetleri ve kağıt havlular yumuşak karnım. Çok pratik
buluyorum ancak kısıtlamaya gittim. Özellikle kağıt havlu yerine mikrofiber 2
bezle işlerimi hallediyorum. Kağıt
israfına engel olmaya çalışıyorum.
Toplu alışveriş yapmaya çalışıyorum. Küçük küçük bir
sürü ambalaj yerine israf etmeyecek şekilde hacimli alımlı yaparak uzun vadeli
atık şiddetini azaltıyorum.
Pazardan alışveriş yapıyorum. Pazarcılar geçen
haftadan kalan çilek sepetini, yumurta kabını görünce seviniyorlar. Deforme
olana kadar aynı ambalajları kullanıyorum.
Bazı ülkelerde evdeki dev kavanozları ile
dondurmacıya gidip, dondurma doldurttuklarını okudum. Yazın deneyeceğim, hem
atıktan hem de külah yeme zorunluluğundan kurtulmak için güzel bir yöntem.
Plastik bulaşık eldiveni kullanmıyorum çünkü suyla
oynamayı ve zehirsiz deterjan kullanmamayı seviyorum. Ojelerden de uzak kaldım
bir süredir. İyi geliyor.
Bulaşık süngerini doğal kıllı bir fırça ile
değiştireceğim ama ülkemizde henüz uygun bir ürün bulamadım. Bu da aklımda olan
bir ihtiyaç.*
Paketli gıdalardan uzak durunca yemek tarifleri de
bunlara göre şekilleniyor.
Krema çok kullandığım bir malzemeydi, artık
almıyorum.
Damla çikolata, labne peyniri, soyulmuş sarımsak, yıkanmış yeşillik meyveli süt gibi
ihtiyaçlarımız yok, dolayısıyla sıfır atıklı yemekler pişirmiş oluyoruz.
Alışveriş listelerini kağıtlara değil telefondan
eşime mesaj atarak tutuyorum. O da aklına geleni aynı mesajın altına yazıyor.
Böylelikle mükerrer alışverişten kaçınıyoruz.
Bazen bulguru yıkadığım suyu çiçeklere döküyorum, ya da salataları yıkadım son
suyu sulama için kullanıyorum.
Mutfak için yaptıklarımdan aklıma gelenler bunlar
diğer odalar üzerinden bu yazı dizisine devam edeceğim.
Herkese israfsız sofralar, en az atıklı yuvalar…
Merhaba 🤗 Faydalı yazınız için teşekkür ediyorum. 💚 Sıfır atık yaşam ile ilgili araştırma yaparken yazınıza rastladım ve oldukça bilgilendirici oldu benim için. 💚 İzninizle, ben de #SıfırAtık hakkında yazdığım bir yazımı sizlerle paylaşmak istiyorum: https://www.tarz2.com/nasil-sifir-atik-yasariz 💙 Yazılarınızın devamının gelmesi dileklerimle. 💙 Sevgiler 🤗
YanıtlaSil