Alerjim Var!


Baharı severdim.

Çocukken dedemin saçıma taç yaptığı papatyaları, annemin evi yıkayıp yunduğu ve mis gibi kokuttuğu bahar temizliklerini, ilk yaz öncesi babamla keşfe çıktığımız Foça sahilinde,- yüzme hayallerime yaklaştığım- yürüyüşlerimizi, kardeşlerimle ipek böceği beslediğimiz heyecanlı günlerimizi, lise de 23 nisanla başlayan kilotlu çorapları kesme törenlerimizi, bahçe gecelerimizde kilolarca yediğimiz çiğdemlerin tadını ve burnumuzu kızartan Mart Güneşinde aylak aylak dolaşmayı severdim...

Ta ki lise sonda, öncelikle sınav stresindendir diyerek hapşurmalarıma ve gözyaşlarıma aldırmayan annemin, birkaç hafta sonra doktordan ciddi bir fırça yemesine engel olamadığım alerjik rinit'im ile tanışana dek. O sıralarda annemin benimle ilgili ciddi bir 'ikna olmama' durumu vardı. Sanırım o da tipik bir 'ergen alerjisi'ne yakalanmıştı. Neyse genzime kan oturup, ciğerlerime de hasar verdiğini öğrenince hem hasta olduğuma hem de sigara içmediğime ikna oldu.

Aradan 12 yıl geçti, annemle karşılıklı oturup kahve sigara keyfi yaptığımız günler de oldu, ama benim polen alerjimde pek de bir değişiklik olmadı.
Özellikle üniversitede ders çalışmamı engelleyecek kadar ciddi hapşurma krizlerine girer, hatta yurdun etüd salonunda diğer öğrencileri de rahatsız ederdim.

Gerçi evlendikten sonra yaşadığım bölgenin rüzgarlı bir boğaz olması ilaçlara ara vermemi sağlamış olsa da mayıs ayında şiddetlenen alerjik reaksiyonlarımı henüz kortizonsuz atlatabilmiş değilim, hamilelik ve emzirme hariç tabi.

Bahar alerjisi mevsiminde kahraman kesilir, kendi zaman diliminde canıma okur, sabırlı olduğum ve taktikleri elden bırakmadığım sürece beni fazla yormaz. Yıllardır birbirimizin içini dışını bilir olduk. Dolayısıyla birlikte yaşamayı öğrendik.



İlk bahardan alerjiyi çıkarınca geriye kalanları sevmeye devam etmeli o halde.

Sağlıklı sofraların çiçeklerle süslendiği, uğur böceklerinin ellerinizi renklendirdiği, parktaki çocuk seslerinin kulaklarınızı şenlendirdiği, çarşaf gibi denizin ruhunuzu dinlendirdiği, tuzlu erikli, kırmızı çilekli, karadutun parmaklarınızı boyadığı tatlı bir bahar diliyorum.

Sakın zeytinyağlı enginar dolması yapıp, yapraklarına dişlerinizi geçirip sıyırmayı unutmayın!!!



Yorumlar

  1. Ne diyeyim, bu akıcı yazılarını nasıl anlatayım bilemiyorum. Sanki serin bir Eylül akşamı, Gümüşlük'te yürüyorum deniz boyu. Öyle iyi geliyorsun bana..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar